92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Memleketli
1. Hemşehrileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi.
1. Hemşehrileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi.
Lisan : Farsça hemşehrī
Telaffuz : he'mşehri
1. isim , isim , isim , isim , Rize iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : he'mşin
hemşirezade, başhemşire
1. isim , isim , isim , isim , Doktor tarafından acil durumlar dışında yazılı olarak verilen tedavileri uygulamak, hastanın bakımını düzenlemek, denetlemek ve değerlendirmekle görevli ve yetkili sağlık çalışanı, şvester
1. Hemşirenin onlara ters ters bir şeyler söylediğini işitiyorum.
1. Hemşirenin onlara ters ters bir şeyler söylediğini işitiyorum.
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , (hemşi:re) Kız kardeş, bacı
1. İyi tanıdığım anasına ve hemşirelerine hiçbir suretle benzemiyor.
1. İyi tanıdığım anasına ve hemşirelerine hiçbir suretle benzemiyor.
Lisan : Farsça hemşīre
başhemşirelik
1. isim , isim , isim , isim , Hemşirenin yaptığı iş
2. Kız kardeşlik
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kız kardeşin çocuğu
Lisan : Farsça hemşīre + zāde
Telaffuz : hemşireza:de
1. isim , isim , isim , isim , Gırtlakta, ses tellerinin birbirine yapışması sonucu havanın akışını birdenbire engellemesiyle oluşan ve bir kesinti izlenimi veren ünsüz
1. Rey (re'y), neşe (neş'e), mesele (mes'ele).
1. Rey (re'y), neşe (neş'e), mesele (mes'ele).
Lisan : Arapça hemze
hemzemin geçit
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Aynı düzeyde olan
Lisan : Farsça hemzemīn
Telaffuz : he'mzemin
1. isim , isim , isim , isim , Kara yoluyla aynı düzeyde olan tren yolu geçidi
çöküntü hendeği
1. isim , isim , isim , isim , Geçmeye engel olacak biçimde uzunlamasına kazılmış derin çukur
1. Bir hendekten çıkıp öbürüne giriyor, bir çukurdan kurtulup bir başkasına dalıyordu.
1. Bir hendekten çıkıp öbürüne giriyor, bir çukurdan kurtulup bir başkasına dalıyordu.
Lisan : Arapça ḫandaḳ
1. isim , isim , isim , isim , Sakarya iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : he'ndeği
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Geometri
Lisan : Arapça hendese
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Geometrik
Lisan : Arapça hendesī
Telaffuz : hendesi:
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Zaman, vakit
1. Hele Balkan Harbi hengâmında alnından yaralanışı, öldü sanılıp unutuluşu ...
1. Hele Balkan Harbi hengâmında alnından yaralanışı, öldü sanılıp unutuluşu ...
Lisan : Farsça hengām
Telaffuz : hengâ:m
1. isim , isim , isim , isim , Patırtı, gürültü, kavga
1. O hengâmede, kucaktan kucağa dolaştırılan ufaklık, akıl defterine bir gözlem daha düşmüştü.
1. O hengâmede, kucaktan kucağa dolaştırılan ufaklık, akıl defterine bir gözlem daha düşmüştü.
Lisan : Farsça hengāme
Telaffuz : hengâ:me
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , El topu
Lisan : İngilizce handball
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Az önce, daha şimdi, yeni
1. Memleketten henüz dönmüş, avlunun duvar dibinden yine mutfağa doğru yürüyordum.
1. Memleketten henüz dönmüş, avlunun duvar dibinden yine mutfağa doğru yürüyordum.
2. Daha, hâlâ
1. Henüz, yüreğimin bir yanı da söylenememiş, dışa atılamamış acılıklarla dolu.
1. Henüz, yüreğimin bir yanı da söylenememiş, dışa atılamamış acılıklarla dolu.
Lisan : Farsça henūz
hep beraber, hep bir ağızdan, hep birden, hepyek, heple hiç ilkesi
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Hiçbiri dışta tutulmamak veya eksik olmamak üzere, bütün, tüm olarak
2. Sürekli olarak, her zaman, daima
1. Hep böyle canına yandığımın, hep geç kalırım, hep treni kaçırırım.
1. Hep böyle canına yandığımın, hep geç kalırım, hep treni kaçırırım.
Lisan : Farsça heb
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Toplu olarak (söylemek, konuşmak)
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Toplu olarak, cümleten
1. Hep birden yüklenmişlerdi o zaman Rahmi'ye; saygısızlık ettin, kırdın diye.
1. Hep birden yüklenmişlerdi o zaman Rahmi'ye; saygısızlık ettin, kırdın diye.