Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
hematolojik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kan bilimi ile ilgili


Lisan : Fransızca hématologique

Telaffuz : l ince okunur

hemayar
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Denk, eşit


Lisan : Farsça hem + Arapça ʿiyār

hemcins
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Aynı cinsten olan

Örnek:

1. Benim sosyal sınıfımdaki hemcinslerinin bakımlı, alımlı ve mutlu olduklarını sanıyordu.

1. Benim sosyal sınıfımdaki hemcinslerinin bakımlı, alımlı ve mutlu olduklarını sanıyordu.


Lisan : Farsça hem + Arapça cins

Telaffuz : he'mcins

hemcinslik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hemcins olma durumu


hemdert
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Dert ortağı olan


Lisan : Farsça hem + derd

Telaffuz : he'mdert

hemdertlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hemdert olma durumu


hemen

İlgili Kelimeler:

hemen hemen

Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çabucak

Örnek:

1. Bugün yarın Kayseri'den haber gelir zaten. Hemen gideriz.

1. Bugün yarın Kayseri'den haber gelir zaten. Hemen gideriz.

2. Aşağı yukarı

Örnek:

1. Hayır, yalnız ben değilim onu beğenmeyen, sevmeyen, hemen kimse beğenmiyor o şairi, sevmiyor.

1. Hayır, yalnız ben değilim onu beğenmeyen, sevmeyen, hemen kimse beğenmiyor o şairi, sevmiyor.

3. Yalnız, sadece

4. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok

Örnek:

1. Onun hemen yanında duran küçük kız başını önüne eğmiş, alt dudağını sarkıtmış, kırmızı ojeli parmaklarını kucağında kavuşturup taş kesilmişti.

1. Onun hemen yanında duran küçük kız başını önüne eğmiş, alt dudağını sarkıtmış, kırmızı ojeli parmaklarını kucağında kavuşturup taş kesilmişti.


Lisan : Farsça hemān

hemen hemen
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Nerede ise, az zaman sonra

Örnek:

1. Hemen hemen hepsi vatana döndüler.

1. Hemen hemen hepsi vatana döndüler.

2. Tam değilse bile ona pek yakın

Örnek:

1. Çanakkale'de hemen hemen bir milyonluk düşman ordusu eritildi.

1. Çanakkale'de hemen hemen bir milyonluk düşman ordusu eritildi.


hemencecik
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çabucak

Örnek:

1. Kız hemencecik anlamıştı bu ilgiyi.

1. Kız hemencecik anlamıştı bu ilgiyi.


Telaffuz : heme'ncecik

hemencek
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çabucak

Örnek:

1. Bu pencerelerin çerçevelerinde gizli bir pencerecik saklıymış, dedikodu için hemencek açılıp kapatılabilecek bir kanat.

1. Bu pencerelerin çerçevelerinde gizli bir pencerecik saklıymış, dedikodu için hemencek açılıp kapatılabilecek bir kanat.


Telaffuz : heme'ncek

hemfikir
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Aynı düşüncede, aynı görüşte olan, oydaş


Lisan : Farsça hem + Arapça fikr

Telaffuz : he'mfikir

hemfikirlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hemfikir olma durumu


hemhâl
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Aynı durumda olan

Örnek:

1. Bu hususta birçok İsviçreliyi kendimle hemhâl bulmuşumdur.

1. Bu hususta birçok İsviçreliyi kendimle hemhâl bulmuşumdur.


Lisan : Farsça hem + Arapça ḥāl

Telaffuz : he'mhâl, l ince okunur

hemhâl olmak
Anlamı:

1. bütünleşmek, birliktelik özelliği göstermek

Örnek:

1. Çiçeklerle hemhâl olmuş, güya yumuşayarak çadırlar gibi yamru yumru kalmış duvarlar.

1. Çiçeklerle hemhâl olmuş, güya yumuşayarak çadırlar gibi yamru yumru kalmış duvarlar.


hemhâllik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hemhâl olma durumu


hemhudut
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sınırdaş


Lisan : Farsça hem + Arapça ḥudūd

Telaffuz : he'mhudu:du

hemhudutluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hemhudut olma durumu


hemodiyaliz
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Geçirgen bir zardan süzerek zehirli artıkları ayıklamak ve kanı temizlemek için kullanılan tedavi yöntemi


Lisan : Fransızca hémodialyse

hemofil
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , tıp , tıp , sıfat , sıfat , tıp , tıp , Kanaması dinmeyen, hemofili hastalığına tutulan (kimse)


Lisan : Fransızca hémophile

hemofili
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Kanın pıhtılaşmasındaki bir bozukluğa bağlı kanama hastalığı


Lisan : Fransızca hémophilie

hemoglobin
Anlamı:

1. isim , isim , biyoloji , biyoloji , isim , isim , biyoloji , biyoloji , Alyuvarların yapısında bulunan, dokulardan karbondioksidi akciğerlere, akciğerlerden oksijeni dokulara taşıyan, demir içeren ve kana kırmızı rengini veren protein


Lisan : Fransızca hémoglobine

Telaffuz : l ince okunur

hemoroit
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Basur


Lisan : Fransızca hémorroïde

hemoroitli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Basurlu


hempa
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Omuzdaş


Lisan : Farsça hempā

Telaffuz : he'mpa:

hempalık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Omuzdaşlık