92406 kayıt bulundu.
1. nişan almak
2. ulaşılmak istenen amaca göre davranmak
3. bir kimseyi, bir yeri yıpratmak, eleştirmek amacıyla karşısına almak
1. birini kötü bir durumda kalması için hedef hâline getirmek
2. bir kimseyi olumsuz, kötü bir amaç için bir yere veya şeye yönlendirmek
1. asıl amaç olarak belirlemek
1. Metin yayını ve çeviri: İnsancı davranış bu çalışmayı hedef güder.
1. Metin yayını ve çeviri: İnsancı davranış bu çalışmayı hedef güder.
1. isim , isim , isim , isim , Verilmek istenen mesajın ulaşması hedeflenen grup veya topluluk
1. hoş olmayan herhangi bir davranışa uğramak
1. İşin içinde olmanın verdiği rahatlıkla bol keseden ahkâm kesen akıl hocalarının eleştirilerine hedef olmayı önleyemezler.
1. İşin içinde olmanın verdiği rahatlıkla bol keseden ahkâm kesen akıl hocalarının eleştirilerine hedef olmayı önleyemezler.
1. hedefe isabet ettirememek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , öngörülen amaçtan uzaklaştırıp başka bir amacı öne çıkarmak
1. Bu işi onların yapmadığına inanıyor, birilerinin hedef saptırmaya çalıştığını söylüyor.
1. Bu işi onların yapmadığına inanıyor, birilerinin hedef saptırmaya çalıştığını söylüyor.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma
Lisan : Arapça heder
1. boşuna harcamak, ziyan etmek
1. Senin yoluna gençliğimi heder ettikten sonra, gene orada, o düşmüş şehirde, senin hasretinle yanan ben değil miydim?
1. Senin yoluna gençliğimi heder ettikten sonra, gene orada, o düşmüş şehirde, senin hasretinle yanan ben değil miydim?
1. boşa gitmek, boşuna geçmek
1. Hayır işlemeden geçen günü heder olmuş addederek bayağı canı sıkılır.
1. Hayır işlemeden geçen günü heder olmuş addederek bayağı canı sıkılır.
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , 343 koruma
Lisan : İngilizce hedging
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kaynatılmış buğday, bulgur, mısır vb. şeyler
hediye çeki, hediye kuponu, bayram hediyesi
1. isim , isim , isim , isim , Armağan
1. Yengemin düğün hediyesiymiş, hâlâ takıyor.
1. Yengemin düğün hediyesiymiş, hâlâ takıyor.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Fiyat
1. Bu masa örtüsünün hediyesi otuz milyon liradır.
1. Bu masa örtüsünün hediyesi otuz milyon liradır.
Lisan : Arapça hediyye
1. isim , isim , isim , isim , Alışverişten sonra hediye yerine geçmek amacıyla verilen özel çek
1. armağan etmek
1. Sana üstelik, mercan gerdanlığımı da hediye ederim!
1. Sana üstelik, mercan gerdanlığımı da hediye ederim!
1. isim , isim , isim , isim , Yapılan alışverişin belli bir oranına karşılık gelecek miktarda ödülü gösteren basılı kâğıt
1. isim , isim , isim , isim , Armağan olarak verilmek için hazırlanmış şey
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Armağan olarak verilecek değerde olan
1. Hediyelik vazo.
1. Hediyelik vazo.
1. sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , ekonomi , ekonomi , sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , ekonomi , ekonomi , Hazcı
Lisan : Fransızca hédoniste
1. isim , isim , felsefe , felsefe , ekonomi , ekonomi , isim , isim , felsefe , felsefe , ekonomi , ekonomi , Hazcılık
Lisan : Fransızca hédonisme
1. isim , isim , isim , isim , Bir devletin başka bir devlet üzerindeki siyasal üstünlüğü ve baskısı
1. Sırplar, Bulgarlarla muharebe ederek Balkan Yarımadası'nda hakiki bir hegemonya elde etmişlerdi.
1. Sırplar, Bulgarlarla muharebe ederek Balkan Yarımadası'nda hakiki bir hegemonya elde etmişlerdi.
2. Bir kişinin başka bir kişi üzerindeki üstünlüğü ve baskısı
Lisan : Latince
Telaffuz : hegemo'nya