Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
havas
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Nitelikler, özellikler

2. Kendilerini halktan ayrı ve üstün sayan, kendilerinde bir tür ayrıcalık gören kimseler, avam karşıtı

Örnek:

1. Bu zihniyette olan avam değildi, bilhassa havas denilen insanlar böyle düşünüyordu.

1. Bu zihniyette olan avam değildi, bilhassa havas denilen insanlar böyle düşünüyordu.

3. İleri gelenler, seçkinler

Örnek:

1. Padişah, vükela ve havassını toplayarak bu kanun hükümlerine riayet edeceğini ve ettireceğini bildirmiştir.

1. Padişah, vükela ve havassını toplayarak bu kanun hükümlerine riayet edeceğini ve ettireceğini bildirmiştir.


Lisan : Arapça ḫavāṣṣ

Telaffuz : hava:s

havası olmak
Anlamı:

1. bir kimsenin albenisi veya cana yakınlığı olmak


havası olmak
Anlamı:

1. o kimseye benzemek, o kimseyi hatırlatmak

Örnek:

1. Onda babasının havası var.

1. Onda babasının havası var.


Ön Takı : (birinde birinin)

havasına uymak
Anlamı:

1. bulunduğu çevre ve ortamı benimsemek

2. birinin huyunu almak


havasını almak
Anlamı:

1. kalorifer peteğinde oluşan havayı boşaltarak sıvı maddenin dolmasını sağlamak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , birinin eli boş çıkmak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , birini sakinleştirmek

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , karşıdaki kişinin böbürlenmesinin boşuna olduğunu ortaya çıkarmak


havasını bulmak
Anlamı:

1. keyiflenmek, neşelenmek


havasını teneffüs etmek
Anlamı:

1. içinde hissetmek

2. ortamı yaşamak

Örnek:

1. Orada insanlığın, faziletin, sevginin havasını teneffüs edeceğiz.

1. Orada insanlığın, faziletin, sevginin havasını teneffüs edeceğiz.


Ön Takı : (bir yerin veya bir şeyin)

havasız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Havası olmayan, hava almayan

2. Havası iyi veya yeterli olmayan

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Göz alıcı, çekici olmayan


havasızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Havasız olma durumu

Örnek:

1. Hoca bu son sözleri söylerken havasızlıktan bunalıyor gibi başını tavana kaldırıyor.

1. Hoca bu son sözleri söylerken havasızlıktan bunalıyor gibi başını tavana kaldırıyor.


havaya girmek
Anlamı:

1. hazır olmak

2. kibirlenmek


havaya gitmek
Anlamı:

1. hiçbir şeye yaramamak, boşa gitmek


havaya pala (veya kılıç) sallamak
Anlamı:

1. boşuna, gereksiz çaba harcamak


havaya savurmak
Anlamı:

1. gereksiz yere harcamak


havaya uçmak
Anlamı:

1. patlama dolayısıyla zarar görmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , havaya gitmek


havayı bozmak
Anlamı:

1. bir topluluğun keyfini kaçırmak

Örnek:

1. Şirket kurulalı beri Nihat kadar ticarethanenin havasını bozan bir memur gelmemişti.

1. Şirket kurulalı beri Nihat kadar ticarethanenin havasını bozan bir memur gelmemişti.


havayı koklamak
Anlamı:

1. bir yere göz atmak

2. gelişmeleri veya ortamı anlamaya çalışmak


havhav
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çocuk dilinde köpek


havi
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , İçinde bulunduran, kapsayan


Lisan : Arapça ḥāvī

Telaffuz : ha:vi:

havi olmak
Anlamı:

1. içinde bulundurmak, içine almak, kapsamak, içermek


havlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Havlamak işi

Örnek:

1. Kapıların birinden köpek havlamaları duyuluyor, diğerinden ise cıva kokan bir duman sızıyordu.

1. Kapıların birinden köpek havlamaları duyuluyor, diğerinden ise cıva kokan bir duman sızıyordu.


havlamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Köpek bağırmak, ürümek

Örnek:

1. Yine havlayan köpeklerin üstüne kahvelerden solgun kumar ışığı vuruyordu.

1. Yine havlayan köpeklerin üstüne kahvelerden solgun kumar ışığı vuruyordu.


havlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Havlanmak durumu


havlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Üzerinde hav oluşmak


havlatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Havlatmak işi


havlatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Havlamasına sebep olmak