92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bitkilerin gelişmesine yarayan halka biçimindeki damar
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Sülüklerle solucanları içine alan sınıf
1. isim , isim , isim , isim , Konya iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : halka'pınar
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Halka biçiminde olan
Lisan : Arapça ḥalḳavī
Telaffuz : halkavi:
ucuz halkçılık
1. isim , isim , isim , isim , Bireyler arasında hiçbir hak ayrılığı görmeme, topluluk içinde hiçbir ayrıcalık kabul etmeme görüş ve tutumu, popülizm
1. Hoyratlığı ve zevksizliği şiar edinen bir halkçılık gerçek halkçılık olamaz.
1. Hoyratlığı ve zevksizliği şiar edinen bir halkçılık gerçek halkçılık olamaz.
2. XX. yüzyılda Fransa'da ortaya çıkan, yoksul halkın yaşayışı ve duyguları üzerinde duran bir edebiyat çığırı, popülizm
1. isim , isim , isim , isim , Halkı eğitip millî birliğe ve ülküye yöneltmek amacıyla açılan kuruluş
2. Bu kuruluşun görev yaptığı yapı
Telaffuz : ha'lkevi
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Halk bilimi, folklor
Lisan : Arapça ḫalḳiyyāt
Telaffuz : halkiya:tı
1. isim , isim , isim , isim , Büyük bir topluluğun türlü siyasi ve toplumsal sorunlardaki görüşünün alınması ve ona göre uygulamaya girişilmesi için yapılan oylamada halkın bildirdiği olumlu veya olumsuz oy
Telaffuz : ha'lkoyu
1. isim , isim , isim , isim , Yünü, pamuğu yay veya tokmak gibi bir araçla kabartma, ditme işini yapan kimse, atımcı
1. Doktor, hallacın yanına vardı. Nabzını tuttu.
1. Doktor, hallacın yanına vardı. Nabzını tuttu.
Lisan : Arapça ḥallāc
Telaffuz : halla:cı
1. -i , -i , -i , -i , Halletme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Herif sıkı biriymiş, bu işi ancak ikimiz halledebiliriz, dedi.
1. Herif sıkı biriymiş, bu işi ancak ikimiz halledebiliriz, dedi.
2. Halletme becerisi bulunmak
Lisan : Arapça ḥall + Türkçe edebilmek
Telaffuz : ha'lledebilmek
1. isim , isim , isim , isim , Halledilmek işi
1. İşin aramızda mutlak bir ayrılıkla halledilmesi lazım gelecek derecede vahameti olmadığını anlıyorum.
1. İşin aramızda mutlak bir ayrılıkla halledilmesi lazım gelecek derecede vahameti olmadığını anlıyorum.
1. -i , -i , -i , -i , Çabucak halletmek
1. Yalnız, can kulağıyla dinle beni, dinledikten sonra, bir türlü halledemediğim müşkülümü bir hallediver, yeter.
1. Yalnız, can kulağıyla dinle beni, dinledikten sonra, bir türlü halledemediğim müşkülümü bir hallediver, yeter.
Telaffuz : halledi'vermek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yeni bir duruma girmek, değişmek
1. Çisen çisen yağmur yağar çiçekler / Haziranda mavi nergis hâllenir
1. Çisen çisen yağmur yağar çiçekler / Haziranda mavi nergis hâllenir
2. Kendinden geçmek, bayılır gibi olmak
3. -e , -e , argo , argo , -e , -e , argo , argo , Bir şeye karşı istek duymak