Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
halel gelmek
Anlamı:

1. bozulmak, zarara uğramak

Örnek:

1. İsterdim ki saçlarının rengine, dişlerinin parıltısına ve gözlerinin güzelliğine halel gelmemiş olsun.

1. İsterdim ki saçlarının rengine, dişlerinin parıltısına ve gözlerinin güzelliğine halel gelmemiş olsun.


halel getirmek
Anlamı:

1. zarar vermek

Örnek:

1. Son nefesine kadar devlet adamı saygınlığına halel getirmeyen böyle bir metanet örneği olmuştu.

1. Son nefesine kadar devlet adamı saygınlığına halel getirmeyen böyle bir metanet örneği olmuştu.


halel vermek
Anlamı:

1. bozmak, sarsmak

Örnek:

1. Yeni mahalleler ayrı yerlerde şehrin tarihî kıymetine halel vermemek üzere inşa olunmaktadır.

1. Yeni mahalleler ayrı yerlerde şehrin tarihî kıymetine halel vermemek üzere inşa olunmaktadır.


haleldar
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bozulmuş, bozuk


Lisan : Arapça ḫalel + Farsça -dār

haleldar etmek
Anlamı:

1. bozmak, sarsmak

Örnek:

1. Haysiyetli bir şahsiyetin şeref hakkı haleldar edilemez.

1. Haysiyetli bir şahsiyetin şeref hakkı haleldar edilemez.


haleldar olmak
Anlamı:

1. bozulmak, sarsılmak


halelenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Halelenmek işi


halelenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ay'ın çevresinde ışık halkası oluşmak, ağıllanmak


haleli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Halesi olan


hâlen
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Şimdi, şu anda, bugünkü günde


Lisan : Arapça ḥālen

Telaffuz : ha:len

Halep çıbanı
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Şark çıbanı


hâlet

İlgili Kelimeler:

hâletinez, hâletiruhiye

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Durum

Örnek:

1. Huşu içinde, başları önlerine eğik olarak oturmaları hep ölümden sonraki ve dirilişten evvelki hâlete işarettir.

1. Huşu içinde, başları önlerine eğik olarak oturmaları hep ölümden sonraki ve dirilişten evvelki hâlete işarettir.


Lisan : Arapça ḥālet

Telaffuz : ha:let

hâletinez
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Nez hâli


Lisan : Arapça ḥālet + nezʿ

Telaffuz : ha:le'tinez

hâletiruhiye
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ruhsal durum, ruh durumu

Örnek:

1. İnsanlara sürünmemek için bir cüzzamlı hâletiruhiyesiyle çekingendi.

1. İnsanlara sürünmemek için bir cüzzamlı hâletiruhiyesiyle çekingendi.


Lisan : Arapça ḥālet + rūḥiyye

Telaffuz : ha:le'tiru:hiye

haletme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Haletmek işi


haletmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Tahttan indirmek


Lisan : Arapça ḫalʿ + Türkçe etmek

Telaffuz : ha'letmek

half-time
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , 343 devre arası


Lisan : İngilizce half-time

halfa
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Buğdaygillerden, lifleri ip, çuval ve kâğıt yapımında kullanılan bir bitki (Sitipa tenacissima)


Lisan : Arapça ḥalfe

Telaffuz : ha'lfa

Halfeti
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şanlıurfa iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ha'lfeti

halhal
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kadınların ayak bileklerine taktıkları bilezik

Örnek:

1. Vişneçürüğü ipekliden kuş tüyü yastıklara gömülmüş, şaşılacak incelikteki ayak bileklerindeki gümüş halhallar.

1. Vişneçürüğü ipekliden kuş tüyü yastıklara gömülmüş, şaşılacak incelikteki ayak bileklerindeki gümüş halhallar.


Lisan : Arapça ḫalḫāl

hali
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Boş, ıssız, tenha


Lisan : Arapça ḫālī

Telaffuz : ha:li:

halı

İlgili Kelimeler:

halıhane, halı saha, duvar halısı, Isparta halısı, taban halısı, yol halısı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yere veya mobilya üstüne serilmek, duvara gerilmek için, genellikle yünden dokunan, kısa ve sık tüylü, nakışlı, kalın yaygı

Örnek:

1. Pencerelerden Türk kadınlarının dokuduğu halılar ve seccadeler sarkıyor.

1. Pencerelerden Türk kadınlarının dokuduğu halılar ve seccadeler sarkıyor.


hâli (veya hâlleri) duman olmak
Anlamı:

1. argo , argo , argo , argo , kötü duruma düşmek

Örnek:

1. Anası da artık eskisi gibi çamaşıra falan gidemediğinden hâlleri dumandı.

1. Anası da artık eskisi gibi çamaşıra falan gidemediğinden hâlleri dumandı.


halı altına süpürmek
Anlamı:

1. çözümlenemeyen sorunların görüşülmesini ertelemek, gözden uzak etmek


hâli harap olmak
Anlamı:

1. bitkin, perişan olmak, kötü duruma düşmek

Örnek:

1. Sınıfı geçmezse hâli haraptır.

1. Sınıfı geçmezse hâli haraptır.