92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Sebze, meyve, bakliyat vb.nin satıldığı yer
Lisan : Fransızca halle
haletmek
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Tahttan indirme
Lisan : Arapça ḫalʿ
hal çaresi, halletmek, hallihamur, hallolmak, hallolunmak
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Çözme, çözülme
2. Çözüm
3. Eritme
4. Karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma
Lisan : Arapça ḥall
hâl değişimi, hâl dili, hâl eki, hâl tercümesi, hâl ulacı, hâlihazır, arzuhâl, behemehâl, fevkalade hâl, hasbihâl, her hâlükârda, hüsnühâl, ilmihâl, iyi hâl, lisanıhâl, medeni hâl, olağanüstü hâl, seferî hâl, tercümeihâl, yalın hâl, aksi hâlde, fena hâlde, herhâlde, her hâlde, o hâlde, şu hâlde, ay hâli, insan hâli, insanlık hâli, isim hâli, keyif hâli, nez hâli, vasıta hâli, yönelme hâli, yükleme hâli, kendi hâlinde, koro hâlinde, orta hâlli
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet
1. Herkes hâline göre bir hediye verdi.
1. Herkes hâline göre bir hediye verdi.
2. Tutum, tavır
1. Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan olduğunuz bellidir.
1. Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan olduğunuz bellidir.
3. Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman
1. Hâl dediğimiz şey yarından sonra mazi olacaktır.
1. Hâl dediğimiz şey yarından sonra mazi olacaktır.
4. Güç, kuvvet, takat
1. Şimdi gezmeye çıkacak hâlim yok.
1. Şimdi gezmeye çıkacak hâlim yok.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kötü durum, sıkıntı, dert
1. Zavallının başına ne hâller geldi.
1. Zavallının başına ne hâller geldi.
6. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Durum
Lisan : Arapça ḥāl
Telaffuz : ha:li
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Bir yıldızın sıcaklığına, basıncına, yoğunluğuna, aydınlatma gücüne veya kütlesine ilişkin değişim
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Durum eki
1. `aynı durumdaki kimseler, birbirlerinin hâlini daha iyi anlarlar` anlamında kullanılan bir söz
1. bir kimseye `nasılsınız, ne durumdasınız` anlamında nezaket sorusu yöneltmek
1. Görmeye gelenleri, hâl hatır soranları / Sevgili yârenleri görmez olasın bir gün
1. Görmeye gelenleri, hâl hatır soranları / Sevgili yârenleri görmez olasın bir gün
2. Rapor almışsa, çiçekler, kolonyalar getirir, hâlimizi hatırımızı sorar, moral verir.
2. Rapor almışsa, çiçekler, kolonyalar getirir, hâlimizi hatırımızı sorar, moral verir.
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Zarf-fiil
hala kızı, hala oğlu, halazade
1. isim , isim , isim , isim , Babanın kız kardeşi, bibi
Lisan : Arapça ḫāle
Telaffuz : ha'la
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Şimdiye kadar, o zamana kadar, hâlen, henüz
1. Annesini yanına aldığı günlerdeki mutsuzluğum hâlâ içimi karartıyor.
1. Annesini yanına aldığı günlerdeki mutsuzluğum hâlâ içimi karartıyor.
Lisan : Arapça ḥālā
Telaffuz : ha:lâ:
1. `hep aynı söz, aynı düşünce, davranış veya sorun` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , İran'ın güneydoğusundaki bir Türk topluluğu veya bu topluluktan olan kimse
Özel: Evet
Telaffuz : halacı
1. isim , isim , isim , isim , Halaç Türkçesi
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu Türkçeyle yazılmış olan
Özel: Evet
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kurtuluş
Lisan : Arapça ḫalāṣ
Telaffuz : hala:sı, l ince okunur
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kurtarıcı
1. Halaskâr Gazi.
1. Halaskâr Gazi.
Lisan : Arapça ḫalāṣ + Farsça -kār
Telaffuz : hala:skâ:rı, l ince okunur
halat çekme, halat fitili, halat ızgarası, halat tamburu, çelik halat, hamhalat, tel halat, açmaz halatı, baş halatı, çekme halatı, varagele halatı
1. isim , isim , isim , isim , Pamuk, kenevir, Hindistan cevizi gibi bitkisel liflerin veya çelik tellerin sarılmasıyla oluşan kolların bir arada bükülmesiyle elde edilen kalın ip
Lisan : Rumca