92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Bir halatı birer ucundan tutan iki tarafın birbirini çekmesiyle yapılan yarışma
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Özellikle çelik halatların merkezini oluşturan bitkisel halat
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Güvertede halat yığınının hızlı kurumasını, altında su birikmemesini sağlayan tahta ızgara
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Halatın sarıldığı silindir biçimindeki araç
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sevimlilik, şirinlik, tatlılık
Lisan : Arapça ḥalāvet
Telaffuz : hala:vet, l ince okunur
Acem halayı
1. isim , isim , isim , isim , Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde genellikle davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu
1. Davullar dövüldü, zurnalar halay havaları üfürdü, düğün dernek kutlandı.
1. Davullar dövüldü, zurnalar halay havaları üfürdü, düğün dernek kutlandı.
1. halay oyunu oynamak
1. Erkekler dışarıda halay çekip tabanca atarken kadınlar Zekiye'yi getirip ortaya oturttular.
1. Erkekler dışarıda halay çekip tabanca atarken kadınlar Zekiye'yi getirip ortaya oturttular.
1. isim , isim , isim , isim , Kadın köle, cariye
1. Ailemizin emektar Arap halayıklarından biri de bize aşçılık etmekteydi.
1. Ailemizin emektar Arap halayıklarından biri de bize aşçılık etmekteydi.
Lisan : Arapça ḫalāʾiḳ
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Halayığı olan
1. Kırk halayıklı saray yavrularına kaç senedir boya fırçası dokunmadı.
1. Kırk halayıklı saray yavrularına kaç senedir boya fırçası dokunmadı.
1. `her şey, kendisinden beklenen görevi yapabilecek niteliklere sahip olmalıdır` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Ekinler biçilirken tarlaya dökülen tanelerden ertesi yıl kendiliğinden yetişen ekin
1. isim , isim , isim , isim , Halanın oğlu
1. Halazadem burada biraz nefeslendi.
1. Halazadem burada biraz nefeslendi.
Lisan : Arapça ḫāle + Farsça zāde
Telaffuz : halaza:de
1. bağlaç , bağlaç , bağlaç , bağlaç , Oysa
1. Hâlbuki ev sahibi tamirattan kaçınıyor.
1. Hâlbuki ev sahibi tamirattan kaçınıyor.
Lisan : Arapça ḥāl + Türkçe bu + Farsça ki
Telaffuz : ha'lbuki, l ince okunur
1. bir kimsenin içinde bulunduğu güç durumu anlayarak sezip anlayış göstermek
1. Kız hâlden anlamış olacak ki iki kere daha ikramda bulundu.
1. Kız hâlden anlamış olacak ki iki kere daha ikramda bulundu.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Hızla ve ses çıkararak
1. Makine haldır haldır işliyor.
1. Makine haldır haldır işliyor.
1. isim , isim , isim , isim , Bazı yıldızların, özellikle ayın çevresinde görülen geniş ve aydınlık teker, ayla, ağıl (II)
1. Üstünde gençliğin, masumiyetin, saadetin verdiği bir hale vardı.
1. Üstünde gençliğin, masumiyetin, saadetin verdiği bir hale vardı.
2. Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başları çevresinde çizilen daire
Lisan : Arapça hāle
Telaffuz : ha:le
1. iyi bir düzen vermek, tertiplemek
1. Ben avukatımla Baba meselesini bir hâle yola sokmaya uğraşırken Hacı Ömer ile Müftü arasında epeyce şiddetli bir kavga çıktı.
1. Ben avukatımla Baba meselesini bir hâle yola sokmaya uğraşırken Hacı Ömer ile Müftü arasında epeyce şiddetli bir kavga çıktı.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Genellikle kumaş ölçmekte kullanılan, uzunluğu 50-70 santimetre arasında olan bir ölçü birimi
Lisan : Arapça ḥalebī
Telaffuz : halebi:
1. bir iddiayı veya sözü abartılmış bularak kanıtını istemek için kullanılan bir söz
halef selef, hayrulhalef
1. isim , isim , isim , isim , Birinin ardından gelip onun makamına geçen kimse, ardıl, selef karşıtı
Lisan : Arapça ḫalef
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bozma, bozukluk
Lisan : Arapça ḫalel