92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Hakketme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Hakketme becerisi bulunmak
Lisan : Arapça ḥakk + Türkçe edebilmek
Telaffuz : ha'kkedebilmek
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oymak
2. -i , -i , -i , -i , Yazı ve şekilleri kazıyarak silmek
Lisan : Arapça ḥakk + Türkçe etmek
Telaffuz : ha'kketmek
1. birinin payından başkası almış olmak
2. birinde veya bir şeyde emeği olmak
1. Hemen hanım teyzemin elini öpmeye gideyim, dedim. Az hakkı mı geçmiştir bana?
1. Hemen hanım teyzemin elini öpmeye gideyim, dedim. Az hakkı mı geçmiştir bana?
1. kutsal şeyleri anlatan kelimelerden sonra getirilerek ant içmek için söylenen bir söz
1. Tanrı hakkı için. Dinim hakkı için.
1. Tanrı hakkı için. Dinim hakkı için.
1. payı, alacağı, hissesi olmak
2. sözünde, düşüncesinde, iddiasında haklı olmak
1. izin vermek
1. Saliha, anneye çocuğunu haftada iki kere görme hakkı tanıyan kararı yazdırıyor.
1. Saliha, anneye çocuğunu haftada iki kere görme hakkı tanıyan kararı yazdırıyor.
Ön Takı : (...)
1. `doğru düşünüyor, doğru söylüyor, doğru davranıyor` anlamında kullanılan bir söz
1. Hakkınız var; dağ, çöl ve deniz hasreti dinmez hasretlerdenmiş.
1. Hakkınız var; dağ, çöl ve deniz hasreti dinmez hasretlerdenmiş.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , hukuk , hukuk , isim , isim , eskimiş , eskimiş , hukuk , hukuk , Seçme hakkı
Lisan : Arapça ḥaḳḳ + ḫiyār
Telaffuz : ha'kkıhıya:rı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Huzur hakkı
Lisan : Arapça ḥaḳḳ + ḥużūr
Telaffuz : ha'kkıhuzu:ru
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Kazanılmış hak
Lisan : Arapça ḥaḳḳ + mukteseb
Telaffuz : ha'kkımüktesep
1. zarf , zarf , zarf , zarf , İlgili olarak, üzerine
1. Her iki eserde de bu suallerin cevapları hakkında uzun uzun tafsilat verilmektedir.
1. Her iki eserde de bu suallerin cevapları hakkında uzun uzun tafsilat verilmektedir.
1. zor bir işi başarı ile sona erdirmek
1. Büyük kızı kocaya kaçtığı zaman küçükleri on iki dönüm tarlanın hakkından gelecek kadar yetişkindiler.
1. Büyük kızı kocaya kaçtığı zaman küçükleri on iki dönüm tarlanın hakkından gelecek kadar yetişkindiler.
2. yenmek, öç almak veya cezasını vermek
1. Anlaşılan Cemal Paşa'nın bu işe yarar bir adamı yok, bize bıraksın, haklarından gelelim, dediler.
1. Anlaşılan Cemal Paşa'nın bu işe yarar bir adamı yok, bize bıraksın, haklarından gelelim, dediler.
1. hakkı olduğuna inandığı şeyi elde etmeye çalışmak
1. Hayatı anlamazsan tutsak olduğunu bile bilemezsin, hakkını arayamazsın.
1. Hayatı anlamazsan tutsak olduğunu bile bilemezsin, hakkını arayamazsın.
1. hakkını, emeğini bağışlamak
1. Bu bahtiyar hanımcağızı sordular, iyi biliriz, dedik, hakkımızı helal ettik.
1. Bu bahtiyar hanımcağızı sordular, iyi biliriz, dedik, hakkımızı helal ettik.
1. gereğini bütün olarak yerine getirmek
1. Bu yemeğin hakkını vermişsin.
1. Bu yemeğin hakkını vermişsin.
2. birinin çalışmasının karşılığını gereğince değerlendirmek
1. O öğretmen, öğrencilerin her zaman hakkını verir.
1. O öğretmen, öğrencilerin her zaman hakkını verir.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , hukuk , hukuk , isim , isim , eskimiş , eskimiş , hukuk , hukuk , Sus payı
Lisan : Arapça ḥaḳḳ + sukūt
Telaffuz : ha'kkısükû:tu
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Gereği gibi, iyice
1. Eserin tekniği, sanatını hakkıyla bilen bir şair tarafından yazıldığını belirtmektedir.
1. Eserin tekniği, sanatını hakkıyla bilen bir şair tarafından yazıldığını belirtmektedir.
Telaffuz : hakkı'yla
1. -i , -i , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , -i , -i , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Bozmak, perişan etmek, yenmek
1. Ben de dördünü beşini evelallah haklarım.
1. Ben de dördünü beşini evelallah haklarım.
2. Kırmak, bozmak
1. Çocuk, oyuncağını hakladı.
1. Çocuk, oyuncağını hakladı.
3. alay yollu , alay yollu , alay yollu , alay yollu , Yiyip bitirmek
1. Bir ekmeği tek başına hakladı.
1. Bir ekmeği tek başına hakladı.