Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
gözü bulanmak
Anlamı:

1. bulanık görmeye başlamak


gözü büyükte olmak
Anlamı:

1. büyük emeller beslemek


gözü çıkasıca
Anlamı:

1. `kör olsun, görmez olsun` anlamında kullanılan bir ilenme sözü


gözü dalmak
Anlamı:

1. gözü bir noktaya dikili olarak dalgın dalgın bakmak


gözü değmek
Anlamı:

1. uğursuzluk, kötülük getirdiğine inanılan kıskanç veya hayran bakışlar dolayısıyla kötü bir duruma düşürmek


gözü dışarıda
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Eşine bağlı olmayıp başkalarıyla da ilişki kuran (kimse)


gözü dönesi
Anlamı:

1. `geberesi` anlamında kullanılan bir ilenme sözü


gözü doymak
Anlamı:

1. çok istenen bir şeyin yeterli miktarı elde edildikten sonra daha çoğunu istememek


gözü doymaz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Açgözlü

Örnek:

1. Bu gözü doymaz herifler de bir gün patronluktan tellaklığa soyunursa hiç şaşmam.

1. Bu gözü doymaz herifler de bir gün patronluktan tellaklığa soyunursa hiç şaşmam.


gözü doymazlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gözü doymaz olma durumu


gözü dumanlanmak
Anlamı:

1. öfkeden gözü hiçbir şey görmez duruma gelmek


gözü dünyayı görmemek
Anlamı:

1. hiç kimseye, hiçbir şeye önem, değer vermemek

Örnek:

1. Bir kere fevri, hemen parlar, kızınca gözü dünyayı görmez.

1. Bir kere fevri, hemen parlar, kızınca gözü dünyayı görmez.


gözü gibi sakınmak (veya saklamak veya esirgemek)
Anlamı:

1. bir şeye aşırı ilgi göstermek, önemle bakıp korumak

Örnek:

1. Doğru, hakları vardı, koskoca sandalıyla da beraber gömemezdiler ama çok sevdiği, gözü gibi esirgediği ağlarıyla gömebilirlerdi.

1. Doğru, hakları vardı, koskoca sandalıyla da beraber gömemezdiler ama çok sevdiği, gözü gibi esirgediği ağlarıyla gömebilirlerdi.


gözü gibi sevmek
Anlamı:

1. pek çok sevmek


gözü gitmek
Anlamı:

1. bir şeyi istemeden görmek, elinde olmayarak bakmak


gözü gönlü açılmak
Anlamı:

1. neşelenmek, ferahlamak


gözü gönlü tok
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Gözü tok


gözü görmemek
Anlamı:

1. görmez olmak

2. belli bir şeyden başka bir şeyle ilgilenmemek

3. öfke sonucu en kötü şeyleri yapacak duruma gelmek


gözü görmez olmak
Anlamı:

1. artık ona değer vermemek


Ön Takı : (birini veya bir şeyi)

gözü göz değil
Anlamı:

1. `iyi insan olmadığı bakışından belli oluyor` anlamında kullanılan bir söz


gözü hiçbir şey görmemek
Anlamı:

1. heyecana kapılıp başka hiçbir şeyle uğraşamaz duruma gelmek

Örnek:

1. O yaz nasıl geçti bilmiyorum; ne yaz ne tatil, hiçbir şeyi gözüm görmüyordu.

1. O yaz nasıl geçti bilmiyorum; ne yaz ne tatil, hiçbir şeyi gözüm görmüyordu.


gözü ilişmek
Anlamı:

1. birdenbire veya istemeden görmek

Örnek:

1. Demin şu pencereden gözüm denize ilişince kendimi Roma'ya giden bir vapurda sandım.

1. Demin şu pencereden gözüm denize ilişince kendimi Roma'ya giden bir vapurda sandım.


gözü ısırmak
Anlamı:

1. bir kimseyi tanıyacak gibi olmak


gözü kalmak
Anlamı:

1. elde edemediği bir şeye karşı isteği sürmek

2. elde edemediği bir şeyi kıskanmak

Örnek:

1. Ben herkesin gözü kalsın istemem yediğim lokmada.

1. Ben herkesin gözü kalsın istemem yediğim lokmada.


gözü kapalı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çevresinde olanlardan haberi olmayan (kimse)

Örnek:

1. Hem, bizim çocuklarımız gözü kapalı, masum çocuklar...

1. Hem, bizim çocuklarımız gözü kapalı, masum çocuklar...

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Düşünmeden, duraksamadan

Örnek:

1. Yaşama gözü kapalı dalmadık.

1. Yaşama gözü kapalı dalmadık.