Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
gönlü tok

İlgili Kelimeler:

gözü gönlü tok

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Zorunlu ihtiyaçları karşılandığında bununla yetinen, fazla mal ve para istemeyen (kimse), müstağni


gönlü tokluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gönlü tok olma durumu


gönlü varmamak
Anlamı:

1. istek duymamak, istememek, çekinmek

Örnek:

1. Birkaç gece evvel gelip de bir şey soracaktım, rahatsız etmeye gönlüm varmadı.

1. Birkaç gece evvel gelip de bir şey soracaktım, rahatsız etmeye gönlüm varmadı.


gönlü yaralı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Aşkta karşılık görmeyen (kimse)


gönlü yaralılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gönlü yaralı olma durumu


gönlü zengin
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Para ve malını imkânları ölçüsünde esirgemeden veren (kimse)


gönlü zenginlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gönlü zengin olma durumu


gönlün yazı var, kışı var
Anlamı:

1. `insan kimi zaman sevinçli, kimi zaman da üzüntülü olabilir` anlamında kullanılan bir söz


gönlünce
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Dileğine uygun olarak

Örnek:

1. Ama resimli reklam filmleri çizmeye ayrılmış saatlerinden pek azı, ona gönlünce çalışmak için kalıyor.

1. Ama resimli reklam filmleri çizmeye ayrılmış saatlerinden pek azı, ona gönlünce çalışmak için kalıyor.


Telaffuz : gönlü'nce

gönlünde (veya gönüllerde) taht kurmak
Anlamı:

1. birisi (veya herkes) tarafından çok sevilir, sayılır olmak


gönlünde kalmak
Anlamı:

1. çok istediği hâlde ulaşamamak, elde edememek

Örnek:

1. Bu soyadı çıkmasaydı bu hatiplik onun gönlünde kalacakmış.

1. Bu soyadı çıkmasaydı bu hatiplik onun gönlünde kalacakmış.


gönlünden geçirmek (veya geçmek)
Anlamı:

1. bir şeyin olmasını veya bir şey yapmayı istemek

Örnek:

1. Topkapı Sarayı'nda Hünername minyatürlerine bakarken kaç defa gönlümden bu özleyiş geçti.

1. Topkapı Sarayı'nda Hünername minyatürlerine bakarken kaç defa gönlümden bu özleyiş geçti.

2. düşünmek


gönlünden kopmak
Anlamı:

1. kendiliğinden vermek

Örnek:

1. Fukara bir denizciye rast gelirsen süngerlerimden birkaç tanesini ona ver, gönlünden koparsa.

1. Fukara bir denizciye rast gelirsen süngerlerimden birkaç tanesini ona ver, gönlünden koparsa.


gönlüne doğmak
Anlamı:

1. içine doğmak, sezmek, hissetmek


gönlüne dokunmak
Anlamı:

1. üzülmek, rahatsızlık duymak

Örnek:

1. Onun kenar mahallelerde sürüklenen çıplak ayakları benim gönlüme dokunuyor.

1. Onun kenar mahallelerde sürüklenen çıplak ayakları benim gönlüme dokunuyor.


gönlüne girmek
Anlamı:

1. kalbine girmek


gönlüne göre
Anlamı:

1. dileğine göre, isteğine uygun olarak


gönlünü çalmak
Anlamı:

1. kalbini çalmak


gönlünü çelmek
Anlamı:

1. kandırmak, yola getirmek, aşkını kazanmak

Örnek:

1. Nice beyler, paşalar onun peşinde yıllarca dolaşmışlar, onun gönlünü çelmek için her türlü çareye başvurmuşlardı.

1. Nice beyler, paşalar onun peşinde yıllarca dolaşmışlar, onun gönlünü çelmek için her türlü çareye başvurmuşlardı.

2. kendi yanına çekmek, sempatisini kazanmak

Örnek:

1. İlk tanıştığımız günden beri bana karşı gösterdiği yakınlıkla gönlümü çelmiş bulunmaktaydı.

1. İlk tanıştığımız günden beri bana karşı gösterdiği yakınlıkla gönlümü çelmiş bulunmaktaydı.


gönlünü düşürmek
Anlamı:

1. âşık olmak, sevdalanmak

Örnek:

1. Biraz aklı olsa bizim Rabia'ya gönül düşürür mü?

1. Biraz aklı olsa bizim Rabia'ya gönül düşürür mü?


gönlünü eğlemek
Anlamı:

1. mutlu, neşeli vakit geçirmek

Örnek:

1. Ne güzel yayla da şu bizim yayla / Çık soğuk su başına da gönlünü eğle

1. Ne güzel yayla da şu bizim yayla / Çık soğuk su başına da gönlünü eğle


gönlünü etmek (veya yapmak)
Anlamı:

1. birini razı ve hoşnut etmek

Örnek:

1. Ben patronun gönlünü ederim hafta arasında.

1. Ben patronun gönlünü ederim hafta arasında.


gönlünü hoş etmek
Anlamı:

1. birinin dileğini yerine getirerek onu sevindirmek

Örnek:

1. Feride, çocukların birini bırakıp ötekini alıyor, hepsinin sıra ile gönlünü hoş etmek istiyordu.

1. Feride, çocukların birini bırakıp ötekini alıyor, hepsinin sıra ile gönlünü hoş etmek istiyordu.


gönlünü kaptırmak
Anlamı:

1. âşık olmak

Örnek:

1. Kız kaptırdı gönlünü / Sevdiği kalpsizin biri

1. Kız kaptırdı gönlünü / Sevdiği kalpsizin biri


gönlünü karartmak
Anlamı:

1. yaşamaya karşı sevgi ve isteğini azaltmak

Örnek:

1. Tabiatın bu eşsiz güzellikleri karşısında o birtakım gevezeliklerle benim kafamı ağrıtacak, gönlümü karartacak değil.

1. Tabiatın bu eşsiz güzellikleri karşısında o birtakım gevezeliklerle benim kafamı ağrıtacak, gönlümü karartacak değil.