Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
gıllıgışlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gizli amaçlı

Örnek:

1. Tereddütlü, imalı, gıllıgışlı bazı mülahazalar ve neşriyat vardır.

1. Tereddütlü, imalı, gıllıgışlı bazı mülahazalar ve neşriyat vardır.


gıllıgışlı olmak
Anlamı:

1. gizli amaçlı, inandırıcılıktan uzak bulunmak

Örnek:

1. Yüreği temiz olan başkalarının gıllıgışlı olabileceğini kolay kolay aklına getirmez.

1. Yüreği temiz olan başkalarının gıllıgışlı olabileceğini kolay kolay aklına getirmez.


gıllıgışsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gizli amacı olmayan, inandırıcılık ve kandırıcılıktan uzak

Örnek:

1. Ne kadar dürüst ve gıllıgışsız olduğuna çok örnekler verebilirim.

1. Ne kadar dürüst ve gıllıgışsız olduğuna çok örnekler verebilirim.


gına
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Zenginlik, bolluk

2. Bıkma, usanma


Lisan : Arapça ġinā

Telaffuz : gına:

gına gelmek
Anlamı:

1. usanmak, bıkmak

Örnek:

1. Siyasetten, eleştiriden gına gelmişti.

1. Siyasetten, eleştiriden gına gelmişti.


gına getirmek
Anlamı:

1. bıkmak, usanmak


gine
Anlamı:

1. zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , Gene, yine


Telaffuz : gi'ne

Gineli
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gine halkından veya bu halkın soyundan olan kimse


Özel: Evet

ginseng
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çin, Japonya, Kore vb. Uzak Doğu ülkelerinde yetişen, geleneksel tedavilerde kullanılan, kazık köklü, otsu ve çok yıllık bir bitki (Panax ginseng)


Telaffuz : gi'nseng

gıpta
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İmrenme

Örnek:

1. Gıptayla bakıp zaman zaman gökyüzüne / Rüzgârları hür, kuşları hür zannederiz

1. Gıptayla bakıp zaman zaman gökyüzüne / Rüzgârları hür, kuşları hür zannederiz


Lisan : Arapça ġibṭa

gıpta etmek
Anlamı:

1. imrenmek

Örnek:

1. Hayatı bu kadar basit ve formüllü gören samimi insanların bu zihniyetlerine gıpta ettim.

1. Hayatı bu kadar basit ve formüllü gören samimi insanların bu zihniyetlerine gıpta ettim.


gır
Anlamı:

1. isim , isim , argo , argo , isim , isim , argo , argo , Söz, lakırtı

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yalan, uydurma


gır atmak
Anlamı:

1. konuşmak, laf atmak


gır geçmek
Anlamı:

1. bol bol konuşmak, çene çalmak

2. dikkat etmemek, aklı başka yerde olmak


gır gır
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alay

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Komik, matrak, eğlenceli

Örnek:

1. Çok uzun boylu ve sarışındı, gır gırdı, neşeliydi.

1. Çok uzun boylu ve sarışındı, gır gırdı, neşeliydi.

3. zarf , zarf , zarf , zarf , Usanç veren, sürekli ve kaba bir sesle


gır gır geçmek
Anlamı:

1. alay etmek

Örnek:

1. Kendi sinema serüveniyle gır gır geçen Sadri Bey, herhâlde yaşantısını sinemaya yansıtmak isterdi.

1. Kendi sinema serüveniyle gır gır geçen Sadri Bey, herhâlde yaşantısını sinemaya yansıtmak isterdi.


Ön Takı : (biriyle)

gır gıra almak (veya getirmek)
Anlamı:

1. alaya almak

Örnek:

1. Baskına dikkat et diye emir yayımlamıştı da gır gıra aldık adamı.

1. Baskına dikkat et diye emir yayımlamıştı da gır gıra aldık adamı.


Ön Takı : (birini)

gır gırcı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boş laf etmeyi seven, alaycı, komik kimse


gır kaynatmak
Anlamı:

1. birkaç kişi işlerini bırakıp yârenlik etmek


giranbaha
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Pahada ağır, değerli

Örnek:

1. İçi ve dışı nice giranbaha avizelerle süslendi ve aydınlatıldı.

1. İçi ve dışı nice giranbaha avizelerle süslendi ve aydınlatıldı.


Lisan : Farsça girān + bahā

Telaffuz : giranbaha:

giray
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Kırım hanlarına ve han ailesinden olan prenslere verilen unvan


Lisan : Yunanca

gırç gırç
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , `Gırç` sesi çıkararak

Örnek:

1. Gırç gırç bir beşik sallanıyor, uzun bir kadın sesi ninni söylüyordu.

1. Gırç gırç bir beşik sallanıyor, uzun bir kadın sesi ninni söylüyordu.


girdabına kapılmak
Anlamı:

1. bir şeyin etkisinde kalmak, o şeyin çekiciliğinden kurtulamamak


girdap
Anlamı:

1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Bir engelle karşılaşan su veya hava akıntısının dönerek ve çukurlaşarak yaptığı çevrinti, ters akıntıların oluşturduğu dönme, eğrim, çevri, anafor

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tehlikeli yer veya durum

Örnek:

1. Biz aksiyonu olmayan teorilerin girdaplarında boğulmuşuzdur.

1. Biz aksiyonu olmayan teorilerin girdaplarında boğulmuşuzdur.


Lisan : Farsça girdāb

Telaffuz : girda:bı

girdi

İlgili Kelimeler:

girdisi çıktısı

Anlamı:

1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Bir üretimde yararlanılan para, gereç ve iş gücü, çıktı karşıtı

Örnek:

1. Devlet, işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.

1. Devlet, işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.