92406 kayıt bulundu.
1. sanısı uyandırmak, sanısı vermek
1. Bu teklifi doğru bulmamış gibisine getirdi.
1. Bu teklifi doğru bulmamış gibisine getirdi.
1. isim , isim , isim , isim , Boğazda duyulup aksırtan, öksürten yakıcı kaşıntı
1. Bronşit filan desem öksürük değil gıcık bile yok.
1. Bronşit filan desem öksürük değil gıcık bile yok.
2. hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Beyaz renkli, dağlıç koyununa benzer vücut yapısında, kuyruğu son omurlara kadar yağ kitlesi ile kaplı ve bu sebeple alt kısmı yuvarlakça görünen, kaba, karışık yapağılı bir tür koyun
3. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Sözleriyle, davranışlarıyla karşısındakini kızdıran, sinirlendiren, sıkan (kimse)
1. argo , argo , argo , argo , bir davranışa veya bir kimseye sürekli sinirlenmek
1. argo , argo , argo , argo , sinirlendirmek, öfkelendirmek, kızdırmak
1. Ne yalan söylemeli, yazı müdürünü gıcık etmekten özel bir zevk alıyordu.
1. Ne yalan söylemeli, yazı müdürünü gıcık etmekten özel bir zevk alıyordu.
1. bir süre boğaz gıcıklamasına yakalanmak
1. Gıcık tutmuş gibi manalı manalı öksürdü.
1. Gıcık tutmuş gibi manalı manalı öksürdü.
1. boğazı yakıp kaşındırarak öksürmeye yol açmak
2. argo , argo , argo , argo , bir kimseyi sürekli sinirlendirmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gıcık bir biçimde olan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (gıcı'kça) Gıcık bir biçimde
1. -i , -i , -i , -i , Gıcık oluşturmak, kaşındırmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kuşkulandırmak
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Cinsel istek uyandırmak
1. Git de gözü onda gör, adamın yüreğini gıcıklıyor.
1. Git de gözü onda gör, adamın yüreğini gıcıklıyor.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Gıcık oluşmak
1. Boğazım gıcıklanıyor.
1. Boğazım gıcıklanıyor.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kuşkulanmak, huylanmak
1. Kız doktorun bakışından gıcıklanıyormuş gibi güldü.
1. Kız doktorun bakışından gıcıklanıyormuş gibi güldü.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Cinsel istek uyanmak
gıcır gıcır, gıcırı bükme, boylu gıcır
1. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Yeni
2. isim , isim , isim , isim , Sakıza kıvamını arttırmak için katılan, kauçuk cinsinden bir madde
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tertemiz, yepyeni, pırıl pırıl
2. isim , isim , isim , isim , Gıcırtı
1. `gıcırtı` sesi çıkarmak
1. Merdiven basamakları gıcır gıcır ediyordu.
1. Merdiven basamakları gıcır gıcır ediyordu.
2. tertemiz duruma getirmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Gıcırtı çıkarmak
1. Defteri elime alıp şu iki sayfalık yazıyı karaladıktan sonra kapının yavaşça gıcırdadığını işittim.
1. Defteri elime alıp şu iki sayfalık yazıyı karaladıktan sonra kapının yavaşça gıcırdadığını işittim.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Gıcırdatma işi yapılmak
1. Yumruklar kürsüyü ve rahleleri gümletiyor, yüzler kıpkırmızı kesiliyor, dişler gıcırdatılıyordu.
1. Yumruklar kürsüyü ve rahleleri gümletiyor, yüzler kıpkırmızı kesiliyor, dişler gıcırdatılıyordu.
1. -i , -i , -i , -i , Gıcırtı çıkarmasına yol açmak
1. Merdivenleri gıcırdatmadan indi, kadının kapısı önünde durdu.
1. Merdivenleri gıcırdatmadan indi, kadının kapısı önünde durdu.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Hemen yetiştirilen, iletilen
1. Gıcırı bükme bir laf.
1. Gıcırı bükme bir laf.
2. Zoraki
1. Gıcırı bükme bir iltifat.
1. Gıcırı bükme bir iltifat.
3. Yersiz, anlamsız
4. zarf , zarf , zarf , zarf , Zorla ve çabucak
1. Bu parayı senden gıcırı bükme alırım.
1. Bu parayı senden gıcırı bükme alırım.