Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
alay alay
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pek çok, çok sayıda

Örnek:

1. Her biri bir havadan çalan alay alay insanların etrafımda kaynaşması, beni adamakıllı sersemletti.

1. Her biri bir havadan çalan alay alay insanların etrafımda kaynaşması, beni adamakıllı sersemletti.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kalabalık olarak


alay beyi
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Albay rütbesinde jandarma alay komutanı, çeribaşı


alay etmek
Anlamı:

1. bir kimsenin, bir şeyin, bir durumun, gülünç, kusurlu, eksik vb. yönlerini küçümseyerek eğlence konusu yapmak

Örnek:

1. Belki tramvayda, vapurda yan yana giderken, o ona için için gülmüştür, belki de alay etmiştir.

1. Belki tramvayda, vapurda yan yana giderken, o ona için için gülmüştür, belki de alay etmiştir.


alay geçmek
Anlamı:

1. argo , argo , argo , argo , alay etmek


alay gibi gelmek
Anlamı:

1. inanılacak gibi olmamak


Ön Takı : (bir şey birine)

alay malay
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Hep birden, birlikte

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Olduğu gibi, gelişigüzel


alaya almak
Anlamı:

1. argo , argo , argo , argo , alay etmek, eğlenmek

Örnek:

1. Büyük İskender'den de bir şey yaşadığını seziyor ve kendi kendisini alaya alıyor.

1. Büyük İskender'den de bir şey yaşadığını seziyor ve kendi kendisini alaya alıyor.


alaya bozmak
Anlamı:

1. argo , argo , argo , argo , alay niteliği vermek


alaya çıkmak
Anlamı:

1. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , askerî bir okulda başarı gösteremeyerek kıtaya gönderilmek


alaya vurmak
Anlamı:

1. ciddiyken sonradan alay ediyormuş gibi bir havaya girmek

Örnek:

1. Hep şakaya almış, alaya vurmuştu ablasıyla eski kocasının savaşını.

1. Hep şakaya almış, alaya vurmuştu ablasıyla eski kocasının savaşını.


alaybozan
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir tür fitilli tüfek


Telaffuz : ala'ybozan

alaycı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Alay etme huyu olan (kimse), müstehzi

2. Alay eden, küçümseyen (tutum)

Örnek:

1. Ders veren bir öğretmeni taklit eder gibi alaycı bir tonla konuşuyor.

1. Ders veren bir öğretmeni taklit eder gibi alaycı bir tonla konuşuyor.


alaycılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alaycı olma durumu, müstehzilik


alayımsı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Alaysı


alayiş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gösteriş, göz kamaştırma

Örnek:

1. Onlar gürültülü tebcile, pohpoha, alayişe tenezzül etmezler.

1. Onlar gürültülü tebcile, pohpoha, alayişe tenezzül etmezler.


Lisan : Farsça ālāyiş

Telaffuz : a:la:yiş, l ince okunur

alayişli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gösterişli


alaylı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Alay edici, küçümseyici, müstehzi

Örnek:

1. Sesi alaylı bir ahenkle kadının kulaklarına çarptı.

1. Sesi alaylı bir ahenkle kadının kulaklarına çarptı.


alaylı
Anlamı:

1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Erlikten yetişmiş, askerî okullarda okumadan başarı gösterip rütbe alan ve yükselen subay

2. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Gerekli okul eğitimini görmeden kendini yetiştirmiş olan (kimse), mektepli karşıtı


alaylı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gösterişli, görkemli, debdebeli

Örnek:

1. Düriye'min güğümleri kalaylı / Fistan giymiş, etekleri alaylı

1. Düriye'min güğümleri kalaylı / Fistan giymiş, etekleri alaylı


alaylılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alaylı olma durumu


alaysı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Alayı andıran, alaya benzeyen, alay gibi, alayımsı


Alayuntlu
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Oğuz Türklerinin yirmi dört boyundan biri


Özel: Evet

Telaffuz : ala'yuntlu

alaz

İlgili Kelimeler:

alaz alaz

Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Alev, yalaz


alaz alaz
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Alev alev

Örnek:

1. Çocuğun yüzü alaz alaz yanıyor.

1. Çocuğun yüzü alaz alaz yanıyor.


alaz taraz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dağınık

Örnek:

1. Niko'nun karısı saçı başı alaz taraz, çardağın bir kenarında inleyerek yatıyor.

1. Niko'nun karısı saçı başı alaz taraz, çardağın bir kenarında inleyerek yatıyor.