Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
fena etmek
Anlamı:

1. kötü davranmak

2. kötü bir duruma düşürmek

Örnek:

1. Bu koku beni fena etti.

1. Bu koku beni fena etti.


Ön Takı : (birini)

fena gözle bakmak
Anlamı:

1. kötü niyetini anlatır biçimde bakmak


Ön Takı : (birine)

fena hâlde
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Aşırı ölçüde, son derece, pek çok, adamakıllı

Örnek:

1. Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da, Orhan'ın bana fena hâlde âşık olduğudur.

1. Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da, Orhan'ın bana fena hâlde âşık olduğudur.


fena kalpli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Kötü kalpli


fena kalplilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kötü kalplilik


fena olmak
Anlamı:

1. hasta gibi olmak, fenalaşmak

Örnek:

1. Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, 'fenayım, fena oluyorum, çok fenayım' duygusu kapladı.

1. Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, 'fenayım, fena oluyorum, çok fenayım' duygusu kapladı.

2. biri kötüleşmek

3. çok üzülmek, bozulmak


fena yapmak
Anlamı:

1. kötü duruma düşürmek


fenafillah
Anlamı:

1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Allah'ın varlığı içinde yok olma


Lisan : Arapça fenāfillah

Telaffuz : fena:filla:hı

fenalaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fenalaşmak işi

Örnek:

1. Mebrure, Hatice'nin böyle birdenbire fenalaşmasından ürkerek ayağa kalktı.

1. Mebrure, Hatice'nin böyle birdenbire fenalaşmasından ürkerek ayağa kalktı.


fenalaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kötü bir duruma girmek

Örnek:

1. İş fenalaştı.

1. İş fenalaştı.

2. Hastanın durumu ağırlaşmak

3. Ansızın bayılacak gibi olmak

Örnek:

1. Kendisini tam Cemile'nin karşısında görünce fenalaştı.

1. Kendisini tam Cemile'nin karşısında görünce fenalaştı.


fenalaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fenalaştırmak işi


fenalaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Fenalaşmasına sebep olmak, fena duruma getirmek


fenalık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kötülük, şer

Örnek:

1. Bu alçaklar sana her fenalığı yapabilirler.

1. Bu alçaklar sana her fenalığı yapabilirler.


fenalık etmek
Anlamı:

1. kötülük etmek, kötülükte bulunmak

Örnek:

1. Bilmeyerek sütnineciğime ve kendime büyük bir fenalık etmiştim.

1. Bilmeyerek sütnineciğime ve kendime büyük bir fenalık etmiştim.


fenalık geçirmek (veya gelmek veya çökmek)
Anlamı:

1. kendini bilmeyecek veya bayılacak bir duruma gelmek

Örnek:

1. Ben biraz fenalık geçirdim de eczaneden rica ettik.

1. Ben biraz fenalık geçirdim de eczaneden rica ettik.


fenasına gitmek
Anlamı:

1. üzülmek, gücenmek, kırılmak, sinirlenmek


fenaya çekmek
Anlamı:

1. söylenen bir sözü kötü tarafından anlamak


fenaya sarmak
Anlamı:

1. iş veya durum kötüye gitmek


fenci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fenle uğraşan kimse

2. Fen konularında ders veren öğretmen


fener

İlgili Kelimeler:

fener alayı, fener balığı, hayalî fener, karpuz fener, kırmızıfener, şimşekli fener, cep feneri, deniz feneri, el feneri, elektrik feneri, gelinfeneri, gündüz feneri, güveyfeneri, hırsız feneri, borda fenerleri

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Saydam bir maddeden yapılmış veya böyle bir madde ile donatılmış, içinde ışık kaynağı bulunan aydınlatma aracı

Örnek:

1. Sigara içilmeyecek, kibrit, fener yakılmayacaktı.

1. Sigara içilmeyecek, kibrit, fener yakılmayacaktı.

2. Gemilere yol gösteren ışık kulesi

Örnek:

1. Deniz, bu Japon fenerinden dökülen ışıklar altında ıslak parıltılarla yanıp sönüyor.

1. Deniz, bu Japon fenerinden dökülen ışıklar altında ıslak parıltılarla yanıp sönüyor.

3. Askı


Lisan : Rumca

fener alayı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bayram gecelerinde kalabalık halk topluluklarının, ellerinde fener veya meşalelerle şehri dolaşarak yaptıkları gösteri


fener balığı
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Fener balığıgillerden, vücudunda pek çok ışık verme organı bulunan, tropik denizlerde yaşayan bir balık (Lophius piscatorius)


fener balığıgiller
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kemikli balıklar takımının, vücutları basık, derileri çıplak, ağızları çok büyük olan, derin denizlerde yaşayan balıklar familyası


fener çekmek
Anlamı:

1. elinde fenerle önden gitmek

Örnek:

1. Fener çeken çocuk, herkese yolunu göstermek mecburiyetinde.

1. Fener çeken çocuk, herkese yolunu göstermek mecburiyetinde.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir kalabalığa önderlik etmek


fenerci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fener yapan veya satan kimse

2. Deniz feneri bekçisi

3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Sokak fenerlerini yakan kimse