Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
Felemenkçe
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Felemenk dili

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu dille yazılmış olan


Özel: Evet

Felemenkli
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Felemenk halkından veya bu halkın soyundan olan kimse


Özel: Evet

felfelek
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Bir tür küçük kelebek

2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Hurmagillerden, kestane büyüklüğündeki yemişi şerit düşürücü nitelik taşıyan Asya bitkisi (Areca catechu)


felfelek sokmak
Anlamı:

1. birini kuşkuya düşürmek

Örnek:

1. Sen beni bekle, bir gün seni alırım diye kıza bir felfelek sokmuş.

1. Sen beni bekle, bir gün seni alırım diye kıza bir felfelek sokmuş.


felfelleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Felfellemek işi


felfellemek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Eski canlılığını yitirmek

2. Afallamak, şaşırmak

3. Dönen, hareket eden bir cisim, durmadan önce hızını yitirmek


feliks
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Palmiye yaprağına benzeyen, park ve bahçelerde süs için kullanılan iri gövdeli bir bitki (Phoenix canariersis)


fellah
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Çiftçi

2. Mısır köylüsü

Örnek:

1. Bir Mısır turnesinde zengin bir fellah kendisine tutulmuş, nikâhla almıştı.

1. Bir Mısır turnesinde zengin bir fellah kendisine tutulmuş, nikâhla almıştı.

3. Arap


Lisan : Arapça fellāḥ

Telaffuz : fellah, l'ler ince okunur

fellek fellek
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Fellik fellik

Örnek:

1. Fellek fellek çocuğunu arıyor.

1. Fellek fellek çocuğunu arıyor.


fellik fellik
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Telaşlı bir biçimde, heyecan içinde, koşarak, koşuşturarak, fellek fellek

Örnek:

1. Fellik fellik seni arıyor.

1. Fellik fellik seni arıyor.


felsefe

İlgili Kelimeler:

dogmatik felsefe, dil felsefesi, din felsefesi, hayat felsefesi, toplum felsefesi, yaşam felsefesi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Varlığın ve bilginin bilimsel olarak araştırılması

Örnek:

1. Felsefe diliyle söylersek her ozan bir fenomendir yani olgudur.

1. Felsefe diliyle söylersek her ozan bir fenomendir yani olgudur.

2. Bir bilimin veya bilgi alanının temelini oluşturan ilkeler bütünü

Örnek:

1. Tarih felsefesi. Hukuk felsefesi.

1. Tarih felsefesi. Hukuk felsefesi.

3. Bir filozofun, bir felsefe okulunun, bir çağın öğretisi

Örnek:

1. Sokrates felsefesi.

1. Sokrates felsefesi.

4. Dünya görüşü

Örnek:

1. Yargılarınızı, felsefenizi kendinize saklayıp oyununuza tek özdeyiş katmayacaksınız.

1. Yargılarınızı, felsefenizi kendinize saklayıp oyununuza tek özdeyiş katmayacaksınız.

5. Bir konuda soyut düşünüş

Örnek:

1. Uzun felsefelerden sonra Mediha'yı benden çok sevdiğini anlatıyor.

1. Uzun felsefelerden sonra Mediha'yı benden çok sevdiğini anlatıyor.


Lisan : Arapça felsefe

felsefe yapmak
Anlamı:

1. olayların sebep ve sonuçları üzerine kendince soyut birtakım düşünceler ileri sürmek

Örnek:

1. Sana su şehirlerinin felsefesini yaptım.

1. Sana su şehirlerinin felsefesini yaptım.

2. bilgiçlik taslamak

Örnek:

1. Saldırmak onun içgüdülerinden biridir ve yöntemi çekiçle felsefe yapmaktır.

1. Saldırmak onun içgüdülerinden biridir ve yöntemi çekiçle felsefe yapmaktır.


felsefeci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Felsefe incelemeleri yapan kimse

2. Felsefe öğretmeni


felsefecilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Felsefeci olma durumu

2. Felsefecinin yaptığı iş


felsefi
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Felsefe ile ilgili, felsefeye ilişkin

Örnek:

1. Her neyse bunlar derin felsefi görüşlerdir.

1. Her neyse bunlar derin felsefi görüşlerdir.


Lisan : Arapça felsefī

Telaffuz : felsefi:

feminen
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kadınsı


Lisan : Fransızca féminin

feminist
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Feminizm yanlısı kimse veya görüş

Örnek:

1. Ayrıntılarda görüş farklılıklarımız olsa da temelde feministlerden yanayım.

1. Ayrıntılarda görüş farklılıklarımız olsa da temelde feministlerden yanayım.


Lisan : Fransızca féministe

feminizm
Anlamı:

1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Toplumda kadının haklarını çoğaltma, erkeğinkiler düzeyine çıkarma, eşitlik sağlama amacını güden düşünce akımı, kadın hareketi

Örnek:

1. Feminizmi destekleyecek bir dernek yahut vakıf kuracaklarmış.

1. Feminizmi destekleyecek bir dernek yahut vakıf kuracaklarmış.


Lisan : Fransızca féminisme

fen

İlgili Kelimeler:

fen bilimi, fen bilimleri

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fizik, kimya, matematik ve biyolojiye verilen ortak ad

Örnek:

1. Fen fakültesi.

1. Fen fakültesi.

2. Fizik, kimya, matematik ve biyolojiden elde edilen verileri iş ve yapım alanında uygulama, teknik

Örnek:

1. Edison, bilimden çok fenne hizmet etmiştir.

1. Edison, bilimden çok fenne hizmet etmiştir.

3. Bilim, bilgi

Örnek:

1. Hocalar dinde, hekimler fende ayıp yok, derlerdi.

1. Hocalar dinde, hekimler fende ayıp yok, derlerdi.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hile, hilekârlık

Örnek:

1. Erkeğin en budalası yine karısını aldatmak fennini bulur.

1. Erkeğin en budalası yine karısını aldatmak fennini bulur.


Lisan : Arapça fenn

fen bilimi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fenle ilgili konuları araştıran, inceleyen bilim dalı


fen bilimleri
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fizik, kimya, biyoloji gibi bilimlerin ortak adı


fena

İlgili Kelimeler:

fenafillah

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ölümlülük


Lisan : Arapça fenāʾ

Telaffuz : fena:

fena

İlgili Kelimeler:

fena hâlde, fena kalpli

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İyi nitelikte olmayan, kötü

Örnek:

1. Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir.

1. Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir.

2. Üzücü

Örnek:

1. Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki...

1. Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki...

3. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse)

Örnek:

1. Fena bir öğrenci.

1. Fena bir öğrenci.

4. Hoşa gitmeyen, rahatsız edici

Örnek:

1. Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım.

1. Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım.

5. Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan

Örnek:

1. Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum.

1. Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum.

6. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok

Örnek:

1. Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor.

1. Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor.


Lisan : Arapça fenāʾ

Telaffuz : fena:

fena bulmak
Anlamı:

1. ölmek, yok olmak


fena değil (veya sayılmaz)
Anlamı:

1. oldukça iyi