92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çoğalmak
1. Dışarıda sulu kara benzeyen bir yağmur, geceden beri fazlalaşan keskin bir rüzgâr vardı.
1. Dışarıda sulu kara benzeyen bir yağmur, geceden beri fazlalaşan keskin bir rüzgâr vardı.
1. isim , isim , isim , isim , Çokluk, gereğinden artık olma durumu
1. Fakat tuhaf ki kadın teessürde, korkuda hiçbir fazlalık göstermedi.
1. Fakat tuhaf ki kadın teessürde, korkuda hiçbir fazlalık göstermedi.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Olağandan, gerekenden çok, pek çok, ziyadesiyle
1. İçerisi, dışarıdan farklı olarak fazlasıyla sessizdi.
1. İçerisi, dışarıdan farklı olarak fazlasıyla sessizdi.
Telaffuz : fazlası'yla
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Çok acıklı, yürekler acısı durum
1. Balkan Harbi'nin fecaatlerinden sonraki hadiseler de malumunuzdur.
1. Balkan Harbi'nin fecaatlerinden sonraki hadiseler de malumunuzdur.
Lisan : Arapça fecāʿat
Telaffuz : feca:at
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Acıklı, çok acıklı, yürekler acısı, trajik
1. Hâllerinde öyle bir kahırlı, kederli eda vardır, bütün bugünün feci hikâyesini söyler.
1. Hâllerinde öyle bir kahırlı, kederli eda vardır, bütün bugünün feci hikâyesini söyler.
Lisan : Arapça fecīʿ
Telaffuz : feci:
fecrikâzip, fecrisadık
1. isim , isim , isim , isim , Tan
1. Baktık geceden fecre kadar ellerde / Yıldızlara yükselen kadehler gördük
1. Baktık geceden fecre kadar ellerde / Yıldızlara yükselen kadehler gördük
2. Tan kızıllığı
1. Bu fecir dediğimiz aydınlanmanın başını belli etmek için ak iplikten kara ipliği seçmek kıstas sayılmıştır.
1. Bu fecir dediğimiz aydınlanmanın başını belli etmek için ak iplikten kara ipliği seçmek kıstas sayılmıştır.
Lisan : Arapça fecr
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Tan yerinde gün doğmadan beliren, sonradan kaybolan geçici aydınlık, yalancı tan, geçici tan
1. Kâğıthane sırtlarında beliren fecrikâzibe bakıyordu.
1. Kâğıthane sırtlarında beliren fecrikâzibe bakıyordu.
Lisan : Arapça fecr + kāẕib
Telaffuz : fe'crikâ:zip
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Tan yerinde gün doğuncaya kadar süren kesiksiz aydınlık, gerçek tan
Lisan : Arapça fecr + ṣādiḳ
Telaffuz : fe'crisa:dık
can feda
1. isim , isim , isim , isim , Bir amaç uğrunda bir değer veya varlıktan vazgeçme, uğruna verme
Lisan : Arapça fidāʾ
Telaffuz : feda:
1. kıymak, gözden çıkarmak
1. Her şeyi feda ederek onun peşine takılmış.
1. Her şeyi feda ederek onun peşine takılmış.
1. uğrunda yok olmak
1. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
1. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
1. `varsın gitsin, uğrunda yok olsun!` anlamında kullanılan bir söz
1. Böyle harmancı çingeneler, sana düzinelerle feda olsun!
1. Böyle harmancı çingeneler, sana düzinelerle feda olsun!
1. isim , isim , isim , isim , Bir ülkü uğruna tehlikeli işlere girişerek canını esirgemeyen kimse, serdengeçti
2. Bir kimseyi veya bir yeri koruyan kimse
1. İlk zamanlar sadık fedailerini sık sık gelip yokladılar.
1. İlk zamanlar sadık fedailerini sık sık gelip yokladılar.
Lisan : Arapça fidāʾī
Telaffuz : feda:i:
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Fedai gibi, fedaiye yakışır bir biçimde
1. Nerede bu şehri fedaice benimsemiş, onun hâkim hüviyetini gizlemiş...
1. Nerede bu şehri fedaice benimsemiş, onun hâkim hüviyetini gizlemiş...
Telaffuz : feda:i:ce
1. isim , isim , isim , isim , Fedaice davranış, serdengeçtilik
1. Akıl ermez bir fedailik azmi ve cüreti içindeki üç adam, aynı gün ve belki aynı saatte teşebbüslerine girişiyor.
1. Akıl ermez bir fedailik azmi ve cüreti içindeki üç adam, aynı gün ve belki aynı saatte teşebbüslerine girişiyor.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Özverili
1. Senin genç, temiz ve fedakâr ruhunu bu felaketten esirgemek isterim.
1. Senin genç, temiz ve fedakâr ruhunu bu felaketten esirgemek isterim.
Lisan : Arapça fidāʾ + Farsça -kār
Telaffuz : feda:kâr
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Özverili
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (feda:ka'rca) Özverili olarak, fedakârcasına
1. Kalelerine geçer, başını yahut belini tuta tuta vazifesine fedakârca devam ederler.
1. Kalelerine geçer, başını yahut belini tuta tuta vazifesine fedakârca devam ederler.
1. bir amaca, bir emele ulaşmak için birçok sıkıntıya, üzüntüye, güçlüğe dayanmaya çalışmak
1. isim , isim , isim , isim , Özveri
1. En büyük fedakârlığı, en şeni cinayeti de aynı kolaylıkla işlerler.
1. En büyük fedakârlığı, en şeni cinayeti de aynı kolaylıkla işlerler.
2. Özverililik