Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
fazlalaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çoğalmak

Örnek:

1. Dışarıda sulu kara benzeyen bir yağmur, geceden beri fazlalaşan keskin bir rüzgâr vardı.

1. Dışarıda sulu kara benzeyen bir yağmur, geceden beri fazlalaşan keskin bir rüzgâr vardı.


fazlalaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çoğaltma


fazlalaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çoğaltmak


fazlalık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çokluk, gereğinden artık olma durumu

Örnek:

1. Fakat tuhaf ki kadın teessürde, korkuda hiçbir fazlalık göstermedi.

1. Fakat tuhaf ki kadın teessürde, korkuda hiçbir fazlalık göstermedi.


fazlalık etmek
Anlamı:

1. birinin varlığı, bulunduğu yerde gereksiz olmak


fazlasıyla
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Olağandan, gerekenden çok, pek çok, ziyadesiyle

Örnek:

1. İçerisi, dışarıdan farklı olarak fazlasıyla sessizdi.

1. İçerisi, dışarıdan farklı olarak fazlasıyla sessizdi.


Telaffuz : fazlası'yla

fe
Anlamı:

1. Türk alfabesinin yedinci harfinin adı, okunuşu


Fe
Anlamı:

1. kimya , kimya , kimya , kimya , Demir elementinin simgesi


fecaat
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Çok acıklı, yürekler acısı durum

Örnek:

1. Balkan Harbi'nin fecaatlerinden sonraki hadiseler de malumunuzdur.

1. Balkan Harbi'nin fecaatlerinden sonraki hadiseler de malumunuzdur.


Lisan : Arapça fecāʿat

Telaffuz : feca:at

feci
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Acıklı, çok acıklı, yürekler acısı, trajik

Örnek:

1. Hâllerinde öyle bir kahırlı, kederli eda vardır, bütün bugünün feci hikâyesini söyler.

1. Hâllerinde öyle bir kahırlı, kederli eda vardır, bütün bugünün feci hikâyesini söyler.


Lisan : Arapça fecīʿ

Telaffuz : feci:

fecir

İlgili Kelimeler:

fecrikâzip, fecrisadık

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tan

Örnek:

1. Baktık geceden fecre kadar ellerde / Yıldızlara yükselen kadehler gördük

1. Baktık geceden fecre kadar ellerde / Yıldızlara yükselen kadehler gördük

2. Tan kızıllığı

Örnek:

1. Bu fecir dediğimiz aydınlanmanın başını belli etmek için ak iplikten kara ipliği seçmek kıstas sayılmıştır.

1. Bu fecir dediğimiz aydınlanmanın başını belli etmek için ak iplikten kara ipliği seçmek kıstas sayılmıştır.


Lisan : Arapça fecr

fecrikâzip
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Tan yerinde gün doğmadan beliren, sonradan kaybolan geçici aydınlık, yalancı tan, geçici tan

Örnek:

1. Kâğıthane sırtlarında beliren fecrikâzibe bakıyordu.

1. Kâğıthane sırtlarında beliren fecrikâzibe bakıyordu.


Lisan : Arapça fecr + kāẕib

Telaffuz : fe'crikâ:zip

fecrisadık
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Tan yerinde gün doğuncaya kadar süren kesiksiz aydınlık, gerçek tan


Lisan : Arapça fecr + ṣādiḳ

Telaffuz : fe'crisa:dık

feda

İlgili Kelimeler:

can feda

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir amaç uğrunda bir değer veya varlıktan vazgeçme, uğruna verme


Lisan : Arapça fidāʾ

Telaffuz : feda:

feda etmek
Anlamı:

1. kıymak, gözden çıkarmak

Örnek:

1. Her şeyi feda ederek onun peşine takılmış.

1. Her şeyi feda ederek onun peşine takılmış.


feda olmak
Anlamı:

1. uğrunda yok olmak

Örnek:

1. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

1. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?


feda olsun!
Anlamı:

1. `varsın gitsin, uğrunda yok olsun!` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Böyle harmancı çingeneler, sana düzinelerle feda olsun!

1. Böyle harmancı çingeneler, sana düzinelerle feda olsun!


fedai
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir ülkü uğruna tehlikeli işlere girişerek canını esirgemeyen kimse, serdengeçti

2. Bir kimseyi veya bir yeri koruyan kimse

Örnek:

1. İlk zamanlar sadık fedailerini sık sık gelip yokladılar.

1. İlk zamanlar sadık fedailerini sık sık gelip yokladılar.


Lisan : Arapça fidāʾī

Telaffuz : feda:i:

fedaice
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Fedai gibi, fedaiye yakışır bir biçimde

Örnek:

1. Nerede bu şehri fedaice benimsemiş, onun hâkim hüviyetini gizlemiş...

1. Nerede bu şehri fedaice benimsemiş, onun hâkim hüviyetini gizlemiş...


Telaffuz : feda:i:ce

fedailik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fedaice davranış, serdengeçtilik

Örnek:

1. Akıl ermez bir fedailik azmi ve cüreti içindeki üç adam, aynı gün ve belki aynı saatte teşebbüslerine girişiyor.

1. Akıl ermez bir fedailik azmi ve cüreti içindeki üç adam, aynı gün ve belki aynı saatte teşebbüslerine girişiyor.


fedakâr
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Özverili

Örnek:

1. Senin genç, temiz ve fedakâr ruhunu bu felaketten esirgemek isterim.

1. Senin genç, temiz ve fedakâr ruhunu bu felaketten esirgemek isterim.


Lisan : Arapça fidāʾ + Farsça -kār

Telaffuz : feda:kâr

fedakârca
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Özverili

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (feda:ka'rca) Özverili olarak, fedakârcasına

Örnek:

1. Kalelerine geçer, başını yahut belini tuta tuta vazifesine fedakârca devam ederler.

1. Kalelerine geçer, başını yahut belini tuta tuta vazifesine fedakârca devam ederler.


fedakârcasına
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Fedakârca


Telaffuz : fedakâ'rcasına

fedakârlığa katlanmak
Anlamı:

1. bir amaca, bir emele ulaşmak için birçok sıkıntıya, üzüntüye, güçlüğe dayanmaya çalışmak


fedakârlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Özveri

Örnek:

1. En büyük fedakârlığı, en şeni cinayeti de aynı kolaylıkla işlerler.

1. En büyük fedakârlığı, en şeni cinayeti de aynı kolaylıkla işlerler.

2. Özverililik