Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
farekuyruğu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tahta işlemeciliğinde veya ahşap doğramada, kilit yeri açmakta kullanılan ince, dar testere


Telaffuz : fare'kuyruğu

fareler cirit atmak (veya oynamak)
Anlamı:

1. bir yerde hiç insan bulunmamak, o yer çok ıssız olmak


farenjit
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Yutak iltihabı


Lisan : Fransızca pharyngite

farfara
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok konuşan

Örnek:

1. Dalmış gülüp konuşmaya yüzlerce farfara / Yorgun kulaklarımda sürerken bu yaygara

1. Dalmış gülüp konuşmaya yüzlerce farfara / Yorgun kulaklarımda sürerken bu yaygara

2. Ağzı kalabalık

3. Yüksek sesle konuşan

4. Çok övünen


Lisan : Arapça ferfere

farfaracı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gürültücü, şamatacı kimse


farfaracılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Farfaracı olma durumu


farfaralık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Farfara olma durumu


fariğ
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Vazgeçmiş, çekilmiş

2. Sıkıntısız, rahat

3. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Bir mülkün kullanma hakkını başkasına bırakan


Lisan : Arapça fāriġ

Telaffuz : fa:riğ

fariğ olmak
Anlamı:

1. vazgeçmek, çekilmek, el çekmek


farika

İlgili Kelimeler:

alametifarika

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ayırmaç


Lisan : Arapça fāriḳa

Telaffuz : fa:rika

faril
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Balık ağlarının alt ve üst yanlarına geçirilen keçi kılından yapılmış ip


Lisan : İngilizce farl

farıma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Farımak işi


farımak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Güçsüz düşmek, yorulmak

2. Eskimek, yıpranmak

3. Vazgeçmek, usanmak

Örnek:

1. Sakin olsam bu sevdadan farısam / Balsız kovan gibi bomboş olurum

1. Sakin olsam bu sevdadan farısam / Balsız kovan gibi bomboş olurum

4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Kocamak, yaşlanmak, ihtiyarlamak


Farisi
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Farsça


Özel: Evet

Lisan : Farsça fārs + Arapça -ī

Telaffuz : fa:risi:

fariza
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , eskimiş , eskimiş , din bilgisi , din bilgisi , Tanrı buyruğu

Örnek:

1. Hac farizası.

1. Hac farizası.

2. Yapılması gerekli ödev, görev

3. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , İslam hukukuna uygun bir biçimde mirasçılara düşen pay


Lisan : Arapça farīża

Telaffuz : fari:za

fark

İlgili Kelimeler:

ortak fark, toplumsal fark, potansiyel farkı, saat farkı, sayı farkı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım, nüans

Örnek:

1. Emanete ihanet etmek veya etmemekle insan öteki mahlukattan ayrılır veya onlardan farkı kalmaz.

1. Emanete ihanet etmek veya etmemekle insan öteki mahlukattan ayrılır veya onlardan farkı kalmaz.

2. mantık , mantık , mantık , mantık , Ayrım

3. matematik , matematik , matematik , matematik , Çıkarma işleminin sonucu


Lisan : Arapça farḳ

fark atmak
Anlamı:

1. ileri gitmek, çok üstün gelmek


fark etmek
Anlamı:

1. görmek, seçmek

Örnek:

1. Boğaz'ın sisle kaplı olduğunu ancak ön güvertede bir yer bulup oturunca fark etmişti.

1. Boğaz'ın sisle kaplı olduğunu ancak ön güvertede bir yer bulup oturunca fark etmişti.

2. anlamak, sezmek

Örnek:

1. Öç almanın fırsatını yakalamış gibi konuştuğunu fark etti.

1. Öç almanın fırsatını yakalamış gibi konuştuğunu fark etti.

3. değişmek, başkalaşmak

4. ayırt etmek

Örnek:

1. Konuşma kesilmiyor, şimdi yabancı sesleri daha iyi fark etmekteyim.

1. Konuşma kesilmiyor, şimdi yabancı sesleri daha iyi fark etmekteyim.


fark etmez
Anlamı:

1. `önemi yok, etkisi olmaz, değişmez` anlamında kullanılan bir söz


fark gözetmek
Anlamı:

1. ayrı tutmak

Örnek:

1. Siz erkekler ekseriya nikâhlı kadınla nikâhsız kadınlarınız arasında bir fark gözetirsiniz.

1. Siz erkekler ekseriya nikâhlı kadınla nikâhsız kadınlarınız arasında bir fark gözetirsiniz.


fark olunmak
Anlamı:

1. seçilip ayırt edilmek

2. anlaşılmak

3. sezilmek


fark yapmak
Anlamı:

1. üstünlük sağlamak


farkına varmak
Anlamı:

1. gözüne çarpmak, fark etmek, anlamak

Örnek:

1. Bu nedenle karısının gözlerinde biriken öfkenin farkına varmadı.

1. Bu nedenle karısının gözlerinde biriken öfkenin farkına varmadı.


farkında olmak
Anlamı:

1. görülmesi veya bilinmesi gereken şeylerden haberi bulunmak, kavranması gereken bir şeye dikkat etmek

Örnek:

1. İnsan ihtiyarlayınca bir sürü manasız şeylerle farkında olmadan meşgul oluyor.

1. İnsan ihtiyarlayınca bir sürü manasız şeylerle farkında olmadan meşgul oluyor.


farkındalık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Farkında olma durumu

Örnek:

1. Farkındalığı böylece kaydetmekle ne duygular aktarılabiliyor ne şiirsel bir metin yaratılabiliyor.

1. Farkındalığı böylece kaydetmekle ne duygular aktarılabiliyor ne şiirsel bir metin yaratılabiliyor.