Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
falanca
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Falan

Örnek:

1. Falanca kahveye mütekait memurlar devam eder.

1. Falanca kahveye mütekait memurlar devam eder.

2. zamir , zamir , zamir , zamir , Falan kimse

Örnek:

1. Falanca geldi.

1. Falanca geldi.


falanıncı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Söylenmesi gerekli görülmeyen sıra sayısı yerine kullanılan bir söz, filanıncı

Örnek:

1. Falanıncı evin falanıncı katına diye yazarsınız.

1. Falanıncı evin falanıncı katına diye yazarsınız.


falanj
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Eski Yunanlarda, özellikle Makedonya yayalarının çekirdeğini oluşturan mızraklı alay

2. Bazı ülkelerde yarı askerî, siyasi kuruluş

Örnek:

1. İspanya Ulusal Falanjı.

1. İspanya Ulusal Falanjı.


Lisan : Fransızca phalange

Telaffuz : l ince okunur

falanjist
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İspanya'da falanj üyesi


Lisan : Fransızca phalangiste

Telaffuz : l ince okunur

falçata
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eğri kunduracı bıçağı


Lisan : İtalyanca falcetto

Telaffuz : falça'ta

falçatalı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Falçatası olan


falçatasız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Falçatası olmayan

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Falçata olmadan


falcı

İlgili Kelimeler:

yıldız falcısı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fala bakmayı kendine geçim yolu yapan kimse

Örnek:

1. Bütün falcılar bize geleceğimizdeki mutluluğu muştularlar.

1. Bütün falcılar bize geleceğimizdeki mutluluğu muştularlar.


falcılık

İlgili Kelimeler:

yıldız falcılığı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Falcının yaptığı iş, bakıcılık

Örnek:

1. Falcılık bilhassa işlerin kötüleştiği yerlerde revaç bulur.

1. Falcılık bilhassa işlerin kötüleştiği yerlerde revaç bulur.

2. argo , argo , argo , argo , Falın daha iyi çıkması için kişinin mücevherlerini kullanmak isteyip, dalgınlıktan yararlanarak çalma işi


falez
Anlamı:

1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Yalı yar


Lisan : Fransızca falaise

fallop borusu
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Fallop tüpü


fallop tüpü
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Döl yatağının üst köşesinden yumurtalığa kadar uzanan, yaklaşık 10 santimetre uzunluğundaki boru, fallop borusu


fallus
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Erkeklik organı


Lisan : Fransızca fallus

falname
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Fala bakmanın inceliklerini ve yorumlama özelliklerini anlatan kitap


Lisan : Arapça fāl + Farsça nāme

Telaffuz : falna:me

falso
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yanlış davranış

Örnek:

1. Bu iyi adamın şu kadarcık cehaleti ve falsosunu hoş görmeli.

1. Bu iyi adamın şu kadarcık cehaleti ve falsosunu hoş görmeli.

2. müzik , müzik , müzik , müzik , Bir parça çalınır veya söylenirken yapılan nota yanlışlığı

Örnek:

1. Ahenge falso, kalın erkek sesleri de karıştı.

1. Ahenge falso, kalın erkek sesleri de karıştı.

3. Yanlışlık, hata

Örnek:

1. Piyes; falsoları, yersiz mizansenleriyle devam ediyor.

1. Piyes; falsoları, yersiz mizansenleriyle devam ediyor.

4. spor , spor , spor , spor , Topun rakip oyuncuları yanıltacak biçimde eğri gitmesi


Lisan : İtalyanca falso

Telaffuz : fa'lso

falso çıkmak
Anlamı:

1. bozuk olmak

Örnek:

1. Yüzde beş yüz kâr beklediği bu işlerin alt tarafı falso çıkınca apışmış kalmıştı.

1. Yüzde beş yüz kâr beklediği bu işlerin alt tarafı falso çıkınca apışmış kalmıştı.


falso vermek
Anlamı:

1. bozulmaya yüz tutmak

Örnek:

1. Artık İstanbul'da her şey gevşemiş, falso vermişti.

1. Artık İstanbul'da her şey gevşemiş, falso vermişti.

2. açık vermek


falso yapmak
Anlamı:

1. yanlış davranışta bulunmak

Örnek:

1. Yeteneksizliğini ortaya koyacak bir falso yapmaktan korkuyordu.

1. Yeteneksizliğini ortaya koyacak bir falso yapmaktan korkuyordu.


falsolu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yanlış, hatalı, kusurlu

Örnek:

1. Bu saydığım, rolün falsolu tarafları.

1. Bu saydığım, rolün falsolu tarafları.

2. argo , argo , argo , argo , Uygun ve yerinde olmayan

3. spor , spor , spor , spor , Döne döne ve ekseninden kayarak, kavisli


falsosuz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hatasız, kusursuz

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Hatasız, kusursuz bir biçimde

Örnek:

1. Böyle giderse az zamanda tespit ettiğim hedeflere falsosuz gidebilecekler.

1. Böyle giderse az zamanda tespit ettiğim hedeflere falsosuz gidebilecekler.


falsosuzluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Falsosuz olma durumu


falya
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , askerlik , askerlik , isim , isim , eskimiş , eskimiş , askerlik , askerlik , Topları ateşlemek için ağızotunun konulduğu delik

2. Altına etme

Örnek:

1. Sus! Buruntu geçiriyorum, azıcık kıpırdansam falya.

1. Sus! Buruntu geçiriyorum, azıcık kıpırdansam falya.


Lisan : İtalyanca falia

Telaffuz : fa'lya

falyanos
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Bir tür iri yunus


Lisan : Rumca

familya

İlgili Kelimeler:

alt familya

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Aile

Örnek:

1. Halep'in esas familyalarının asılları Türklerdi.

1. Halep'in esas familyalarının asılları Türklerdi.

2. biyoloji , biyoloji , biyoloji , biyoloji , Birçok ortak özelliği sebebiyle bir araya getirilen cinslerin topluluğu, fasile

Örnek:

1. Karabuğdaygiller. İzmaritgiller. Gelincikgiller.

1. Karabuğdaygiller. İzmaritgiller. Gelincikgiller.

3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Karı, eş


Lisan : İtalyanca famiglia

Telaffuz : fami'lya

fan
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Havalandırma aracı, pervane, pervane kanadı, vantilatör

2. Sıcak veya soğuk havayı dengeli olarak savuran araç


Lisan : İngilizce fan