Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
eşleşebilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Eşleşme ihtimali veya imkânı bulunmak


eşleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşleşmek işi


eşleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Birbiriyle eş olmak, eş tutmak

2. Çiftleşmek


eşleştirebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşleştirebilmek işi


eşleştirebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -le , -le , -i , -i , -le , -le , Eşleştirme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Eşleştirme becerisi bulunmak


eşleştirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşleştirmek işi


eşleştirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Eşleşmesini sağlamak


eşli

İlgili Kelimeler:

çok eşli, tek eşli

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eşi olan

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Eşi ile birlikte


eşlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eş olma durumu

2. Birlikte, beraber

Örnek:

1. Terminale ancak benim eşliğimde gidebildi.

1. Terminale ancak benim eşliğimde gidebildi.

3. müzik , müzik , müzik , müzik , Belirli bir modeli ile armoni oluşturan ve bir veya birkaç partiye bölüştürülen sesler bütünü


eşlik etmek
Anlamı:

1. bir solist, bir çalgı veya orkestra ile birlikte müzik icra etmek, refakat etmek

Örnek:

1. Bütün bunlara gülünç bir sirk müziği eşlik eder.

1. Bütün bunlara gülünç bir sirk müziği eşlik eder.

2. beraberinde gitmek, arkadaşlık etmek, refakat etmek

Örnek:

1. Sonra tekerlekli iskemlesini hareket ettirerek bana kapıya kadar eşlik ediyor.

1. Sonra tekerlekli iskemlesini hareket ettirerek bana kapıya kadar eşlik ediyor.

3. beraberinde bulunmak

Örnek:

1. Akşamları balkonda içerken bana eşlik ediyorlar.

1. Akşamları balkonda içerken bana eşlik ediyorlar.


eşlilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşli olma durumu


esma

İlgili Kelimeler:

esmayıhüsna, esmayışerife

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Adlar, isimler


Lisan : Arapça esmāʾ

Telaffuz : esma:

esmayı üstüne sıçratmak
Anlamı:

1. davranışlarıyla belayı üstüne çekmek


esmayıhüsna
Anlamı:

1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Allah'ın adları, esmayışerife


Lisan : Arapça esmā + ḥusnā

Telaffuz : esma:yıhüsna:

esmayışerife
Anlamı:

1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Esmayıhüsna


Lisan : Arapça esmā + şerīfe

Telaffuz : esma:yışeri:fe

esme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Esmek işi

Örnek:

1. Meltemin esmeye başladığı güneyden yavaş yavaş rüzgârsız ölü dalgalar sallana sallana gelmeye koyuldu.

1. Meltemin esmeye başladığı güneyden yavaş yavaş rüzgârsız ölü dalgalar sallana sallana gelmeye koyuldu.


eşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşmek işi

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Kaynak, pınar


Eşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Uşak iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : e'şme

esmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hava bir yönden bir yöne akmak, rüzgâr olmak

Örnek:

1. İki üç günden beri sert bir kış rüzgârı esiyor.

1. İki üç günden beri sert bir kış rüzgârı esiyor.

2. -e , -e , mecaz , mecaz , -e , -e , mecaz , mecaz , Yapılması önce düşünülmüş olmayan veya beklenmeyen bir şeyi yapmaya birdenbire karar vermek

Örnek:

1. Bu yolculuk size nereden esti?

1. Bu yolculuk size nereden esti?


eşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , At hızlı gitmek


eşmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Toprağı veya toprak gibi yumuşak bir şeyi biraz kazmak

Örnek:

1. Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın / Üşüyorsan eşiver mangalı, eş, eş de ısın

1. Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın / Üşüyorsan eşiver mangalı, eş, eş de ısın

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Araştırmak, incelemek


esmer

İlgili Kelimeler:

esmer amber, esmer buğday, esmer küf, esmer küfler, esmer su yosunları, esmer şeker, esmer un, barut esmeri

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Siyaha çalan buğday rengi

2. Kurşuni renk

Örnek:

1. Sazlı köyü ayaklandığı zaman gökyüzü daha esmerdi ve ayaz insanın yüzünü ısırıyordu.

1. Sazlı köyü ayaklandığı zaman gökyüzü daha esmerdi ve ayaz insanın yüzünü ısırıyordu.

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu renkte olan

Örnek:

1. Esmer yüzünün hafifçe kızardığını, gözlerinin garip bir ışıkla yanmaya başladığını görüyoruz.

1. Esmer yüzünün hafifçe kızardığını, gözlerinin garip bir ışıkla yanmaya başladığını görüyoruz.

4. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Teni ve saçları karaya çalan, koyu buğday rengi olan (kimse), yağız

Örnek:

1. Bir düğün dansında ayaklarının pırıltısını seyrettiği esmer kızla evlendi.

1. Bir düğün dansında ayaklarının pırıltısını seyrettiği esmer kızla evlendi.


Lisan : Arapça esmer

esmer amber
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Amber balığının bağırsaklarından çıkarılan amber


esmer buğday
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Koyu renkli bir cins buğday


esmer küf
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Esmer küfler familyasının asalak hayata uyabilen örnek türü, özellikle arılarda öldürücü gelişmeler doğuran ilkel mantar (Mucor mucedo)