Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
esirgeyebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -den , -den , -i , -i , -den , -den , Esirgeme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Esirgemeye gücü yetmek


esirgeyici
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Koruyan, koruyucu


esirgeyicilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Esirgeyici olma durumu


esirgeyiş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Esirgeme işi


esirlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Esir olma durumu, tutsaklık, kölelik

Örnek:

1. Ayaklarımızdaki zincirler, esirliğin ağır ve cefalı şarkılarını söyleyecektir.

1. Ayaklarımızdaki zincirler, esirliğin ağır ve cefalı şarkılarını söyleyecektir.


esirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Esirmek işi


esirmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Sarhoş olmak

2. Aklını yitirmek, delirmek

3. Çok kızmak, sertleşmek


esiş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Esme işi

Örnek:

1. Rüzgâr gibi çarçabuk esiş istikametlerini değiştiriyorlar, ağaç kurdu gibi renkten renge giriyorlar.

1. Rüzgâr gibi çarçabuk esiş istikametlerini değiştiriyorlar, ağaç kurdu gibi renkten renge giriyorlar.


eşit

İlgili Kelimeler:

eşit çenetli

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şey), müsavi

Örnek:

1. Bunlar bastonlarına dayanarak hep eşit adımlarla yürürler.

1. Bunlar bastonlarına dayanarak hep eşit adımlarla yürürler.

2. Aynı haklardan yararlanan, aynı düzeyde olan (kimse)

Örnek:

1. Herkes ... kanun önünde eşittir.

1. Herkes ... kanun önünde eşittir.


eşit çenetli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , İki çenedi birbirine eşit olan (yumuşakça)


eşitçi
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eşitçilik yanlısı olan


eşitçilik
Anlamı:

1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , İnsanların özellikle hukuk, siyaset ve ekonomi bakımlarından eşitliğini isteyen öğretilerin genel adı, müsavatçılık


eşitleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşitlemek işi


eşitlemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Eşit duruma getirmek


eşitleniş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşitlenme işi


eşitlenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşitlenmek işi


eşitlenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Birbiriyle eşit duruma gelmek


eşitleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşitleşmek işi


eşitleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Eşit duruma gelmek


eşitleştirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşitleştirmek işi


eşitleştirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Eşit duruma getirmek


eşitleyebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşitleyebilmek işi


eşitleyebilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Eşitleme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Eşitlemeye gücü yetmek


eşitlik

İlgili Kelimeler:

eşitlik derecesi, eşitlik eki, fırsat eşitliği, gün tün eşitliği

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik, müsavilik, müsavat, muadelet

Örnek:

1. Böyle bir eşitlik, ehliyeti olan herkesin en yüksek makamlara çıkabilmesi demek.

1. Böyle bir eşitlik, ehliyeti olan herkesin en yüksek makamlara çıkabilmesi demek.

2. Kanunlar yönünden insanlar arasında ayrım bulunmaması durumu

3. toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , Bedensel, ruhsal başkalıkları ne olursa olsun, insanlar arasında toplumsal ve siyasi haklar yönünden ayrım bulunmaması durumu

Örnek:

1. Bunlar, eşitlikten yana olduklarını söyleseler de yaptıkları işler hep kendi ipliklerini boyamaya dayanır.

1. Bunlar, eşitlikten yana olduklarını söyleseler de yaptıkları işler hep kendi ipliklerini boyamaya dayanır.


eşitlik derecesi
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Kavramların `gibi, kadar` edatları ile karşılaştırılıp eşit ölçüde gösterilmesi

Örnek:

1. Ahmet kadar Ali de çalıştı. Uçak yıldırım gibi gidiyor.

1. Ahmet kadar Ali de çalıştı. Uçak yıldırım gibi gidiyor.