92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Belli belirsiz hissedilen hafif yel, nefha
1. Güneş gene alevlendi, kavak yapraklarına türkü söyleten serin esinti dindi.
1. Güneş gene alevlendi, kavak yapraklarına türkü söyleten serin esinti dindi.
esir almaca, esir kampı, esir pazarı
1. isim , isim , isim , isim , Tutsak
1. Meyhaneden çıktığında sarhoş kafayla bir esir gemisine binmiş, güvertede sızıp kalmıştı.
1. Meyhaneden çıktığında sarhoş kafayla bir esir gemisine binmiş, güvertede sızıp kalmıştı.
2. Köle
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir düşünceye veya bir kimseye körü körüne bağlı olan kimse
1. Onun güzelliğinin esiri oldular.
1. Onun güzelliğinin esiri oldular.
Lisan : Arapça esīr
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Atomlar arasındaki boşluğu ve bütün evreni doldurduğu varsayılan, ağırlığı olmayan, ısı ve ışığı ileten töz
2. Hava
Lisan : Arapça es̱īr
Telaffuz : esi:ri
1. isim , isim , isim , isim , Karşı takım oyuncularını tutsak ederek kazanılan bir çocuk oyunu
1. O günkü birdirbirler, köşe kapmacalar, esir almacalar çocukça olmakla beraber herhâlde daha erkekçeydi.
1. O günkü birdirbirler, köşe kapmacalar, esir almacalar çocukça olmakla beraber herhâlde daha erkekçeydi.
1. tutsak olmak
1. Beyhude ölmektense esir düşüp yaşamayı tercih ettikleri için teslim oldular.
1. Beyhude ölmektense esir düşüp yaşamayı tercih ettikleri için teslim oldular.
1. tutsak durumuna getirmek
1. Beni bir takım vahşi çapulcular esir edip sımsıkı bağladıkları hâlde memleketlerine götürdüler.
1. Beni bir takım vahşi çapulcular esir edip sımsıkı bağladıkları hâlde memleketlerine götürdüler.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , alıkoymak, meşgul etmek
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Savaşta tutsak olanların toplu olarak gözetim altında bulunduruldukları yer
1. tutsak olmak
1. Düşman başkumandanı esir oldu.
1. Düşman başkumandanı esir oldu.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Köle ve cariye alan ve satan kimse
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Dişi tutsak
2. Cariye, dişi köle
Lisan : Arapça esīre
Telaffuz : esi:re
1. -i , -i , -den , -den , -i , -i , -den , -den , Korumak, himaye etmek, vikaye etmek
1. Senin genç, temiz ve fedakâr ruhunu bu felaketten esirgemek isterim.
1. Senin genç, temiz ve fedakâr ruhunu bu felaketten esirgemek isterim.
2. Bir şeyi yapmaktan veya vermekten kaçınmak
1. Hemşiremden esirgediğiniz şeyi ben kabul edecek kadar alçalmadım.
1. Hemşiremden esirgediğiniz şeyi ben kabul edecek kadar alçalmadım.
1. feda etmekten çekinmemek, diriğ etmemek
1. İnsan yurdu için canını esirgemez.
1. İnsan yurdu için canını esirgemez.