92406 kayıt bulundu.
1. kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , korkudan şaşırıp ne yapacağını bilememek
1. sonucun kötü olacağını düşünerek korkuya kapılmak
1. Para harcayacak diye aklı çıkıyor.
1. Para harcayacak diye aklı çıkıyor.
1. anlayabilmek
1. Bir sihirbaz inceliği ile başlayan iş, bir hamal kabalığı ile bitirilmeli ki neticeye aklı ersin.
1. Bir sihirbaz inceliği ile başlayan iş, bir hamal kabalığı ile bitirilmeli ki neticeye aklı ersin.
2. akılca olgunlaşmak
1. Aklı her şeye eriyor, eli her işe yatıyor.
1. Aklı her şeye eriyor, eli her işe yatıyor.
1. düşüncesini bir konuda yoğunlaştırmak
1. Aklı fikri bostanda olduğu için bunlardan nasıl ayrılacağını tekrarlıyordu.
1. Aklı fikri bostanda olduğu için bunlardan nasıl ayrılacağını tekrarlıyordu.
1. şaşırmak, korkmak
2. çok beğenmek, bayılmak
1. Leman'ın aklı gitti bu anda sinemaya.
1. Leman'ın aklı gitti bu anda sinemaya.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Akı ve karası olan
1. İki turnam gelir aklı karalı / Birin avcı vurmuş biri yaralı
1. İki turnam gelir aklı karalı / Birin avcı vurmuş biri yaralı
1. anlamak, idrak etmek
2. bir şeyin olabileceğine inanmak
1. Ağzımı aradı, rahat mıydım, burada okuyacağımı aklım kesmiş miydi?
1. Ağzımı aradı, rahat mıydım, burada okuyacağımı aklım kesmiş miydi?
1. zarf , zarf , alay yollu , alay yollu , zarf , zarf , alay yollu , alay yollu , Aklınca
1. Ne olacak, aklı sıra adamcağızı avlamaya çıkmış.
1. Ne olacak, aklı sıra adamcağızı avlamaya çıkmış.
1. verdiği kararın yanlış olduğunu anlayıp vazgeçmek
2. bir şeyi sonradan hatırlayarak yapmak
1. zihni bir şeyle sürekli olarak uğraşmak
1. Aklı bir şeye takılmış gibiydi komiserin, konuşuyor boyuna.
1. Aklı bir şeye takılmış gibiydi komiserin, konuşuyor boyuna.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Akıllı
1. Zaten bu ailede aklı tam ayar kimse yoktur.
1. Zaten bu ailede aklı tam ayar kimse yoktur.
1. anlamaya başlamak, olacağına inanmak
1. Söylediklerimin doğru olabileceğine aklı yatmaya başladı.
1. Söylediklerimin doğru olabileceğine aklı yatmaya başladı.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Bilgili
1. Açarım bu işi. Ben açamam da aklı yetik bir komşuya açtırırım.
1. Açarım bu işi. Ben açamam da aklı yetik bir komşuya açtırırım.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Akıllı geçinen
1. Hey, aklıevvel kadın! Nasıl bir yemin ettirmek niyetindesin bize?
1. Hey, aklıevvel kadın! Nasıl bir yemin ettirmek niyetindesin bize?
2. Densiz, münasebetsiz, sağduyu sahibi olmayan
1. Bizde de bir aklıevvel çıksa şu son durumda yaraya şifa verecek neler söylerdi?
1. Bizde de bir aklıevvel çıksa şu son durumda yaraya şifa verecek neler söylerdi?
Lisan : Arapça ʿaḳl + evvel
Telaffuz : a'klıevvel
yüz aklığı
1. isim , isim , isim , isim , Ak olma durumu
1. Ocaktan aklığını yitirmiş bir bezle döndü, yeni gelenin masasını sildi.
1. Ocaktan aklığını yitirmiş bir bezle döndü, yeni gelenin masasını sildi.
2. Kadınların makyaj için yüzlerine sürdükleri beyaz bir sıvı, düzgün