92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Çekiştirerek veya ısırarak parçalamak, gagalamak
1. Kuş, sanki öfkesini alamamış gibi gagasıyla yılanı didikliyor sanılırdı.
1. Kuş, sanki öfkesini alamamış gibi gagasıyla yılanı didikliyor sanılırdı.
2. Bir yerin veya bir şeyin içindeki eşyayı karıştırarak aramak, araştırmak
1. Manzumenin yazılı olduğu kâğıdı bulmak için bütün ceplerimi on parmağımla didikledim.
1. Manzumenin yazılı olduğu kâğıdı bulmak için bütün ceplerimi on parmağımla didikledim.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir konuyu bütün ayrıntılarıyla gözden geçirmek, iyice araştırmak
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Huzursuzluk vermek, sıkıntıya sokmak
1. isim , isim , isim , isim , Didiklenmek işi
1. Hakikaten acının, korkunun, zulüm görmenin, dayak yemenin, gagalanmanın, didiklenmenin pek başka bir lezzeti var.
1. Hakikaten acının, korkunun, zulüm görmenin, dayak yemenin, gagalanmanın, didiklenmenin pek başka bir lezzeti var.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Didikleme işi yapılmak
1. Telefon defteri aranıyor, didikleniyor.
1. Telefon defteri aranıyor, didikleniyor.
1. isim , isim , isim , isim , Aydın iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : di'dim
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok gayret eden
1. Bu üşenmez, bu didingen, bu uyanık ve çevik adam, mecmuasında yazılmış binlerce imzanın heyecan ve bilgi ağırlığına muadil bir iradeyi tek başına temsil etti.
1. Bu üşenmez, bu didingen, bu uyanık ve çevik adam, mecmuasında yazılmış binlerce imzanın heyecan ve bilgi ağırlığına muadil bir iradeyi tek başına temsil etti.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Didinme işi yapılmak
1. Arayacak bir iş, kotarılacak bir hayat, uğruna didinilecek bir gaye yokmuşçasına sadece ve öylece durdu.
1. Arayacak bir iş, kotarılacak bir hayat, uğruna didinilecek bir gaye yokmuşçasına sadece ve öylece durdu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çok güçlük çekerek sürekli çalışmak
1. Size de tiyatronuza da biraz yararlı olabilmek için didiniyorum, parçalanıyorum.
1. Size de tiyatronuza da biraz yararlı olabilmek için didiniyorum, parçalanıyorum.
1. isim , isim , isim , isim , Güçlük içinde ve sürekli olarak çalışıp çabalama, didişme
1. Rusya, Fransa, İngiltere ve Avusturya ile o didintiler olmasaydı eserini daha az bir zamanda tarsin ederek halk karşısında da muvaffak olacaktı.
1. Rusya, Fransa, İngiltere ve Avusturya ile o didintiler olmasaydı eserini daha az bir zamanda tarsin ederek halk karşısında da muvaffak olacaktı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Didişme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Hasım tarafta bir deha olsaydı bizimle didişebilirdi.
1. Hasım tarafta bir deha olsaydı bizimle didişebilirdi.
1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Konuşma ve tartışmayı bir araç değil, bir amaç sayan felsefe yöntemi, eristik
1. sürekli olarak birbirini hırpalamak
1. Böylece Serdar'la didişip durmak derdinden de kurtulmuştu.
1. Böylece Serdar'la didişip durmak derdinden de kurtulmuştu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Didişmekten hoşlanan
1. Et ayrıca insanı didişken yapar, ihtirasları körükler.
1. Et ayrıca insanı didişken yapar, ihtirasları körükler.