92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Her ilde ve merkez nüfusu yüz binin üzerindeki her ilçede, tek hâkimli ve asliye mahkemesi derecesinde olmak üzere aile hukukundan doğan dava ve işlere bakan mahkeme
1. isim , isim , isim , isim , Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinin sadece kadın ve çocuklar için düzenledikleri gösteri
1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Aile bireylerinin ortak görüşlerini belirleyen ve yerine getiren heyet
1. Kocasından ayrılacakmış, gece karar vermişler, aile meclisi toplanmış.
1. Kocasından ayrılacakmış, gece karar vermişler, aile meclisi toplanmış.
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Aile bireylerinin karşılıklı dayanışma, sevgi ve saygı içinde birlikte yaşayıp büyüdüğü ortam
1. Neşeli, memnun bir aile ocağı vücuda getireceğiz.
1. Neşeli, memnun bir aile ocağı vücuda getireceğiz.
1. isim , isim , isim , isim , Ailenin geçim koşullarını göz önüne alarak çocuk sahibi olmayı düzenlemesi
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle karı, koca bazen de büyükler ve çocuklar arasındaki uyum, anlaşma, sevgi ve hoşgörü
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bütün aile ile, ailecek
1. Evimizi, evimizde ailece birlikte yapılan çok şeyi özlüyordum.
1. Evimizi, evimizde ailece birlikte yapılan çok şeyi özlüyordum.
Telaffuz : a:ile'ce
1. zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , Ailece
1. Cumartesi sabahı olduğu gibi gene ailecek oturmaya gitmişlerdi anneannesine.
1. Cumartesi sabahı olduğu gibi gene ailecek oturmaya gitmişlerdi anneannesine.
Telaffuz : aile'cek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ailesi olmayan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Ailesi olmadan
1. Cebinde birkaç para ile ailesiz ve dostsuz iş bulana kadar yaşamak mecburiyetinde idi.
1. Cebinde birkaç para ile ailesiz ve dostsuz iş bulana kadar yaşamak mecburiyetinde idi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Aileye dayalı
1. Ailevi bir laubalilikle genç adam, köşe koltuğuna kuruldu.
1. Ailevi bir laubalilikle genç adam, köşe koltuğuna kuruldu.
2. Aile ile ilgili
Lisan : Arapça ʿāʾilevī
Telaffuz : a:ilevi:
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İlgilendiren, ilişkin, ilişik, ilgili
Lisan : Arapça ʿāʾid
Telaffuz : a:it
1. birinin olmak
1. Burasını, kendisine ait olsa bu kadar canla başla çevirmeye uğraşmazdı.
1. Burasını, kendisine ait olsa bu kadar canla başla çevirmeye uğraşmazdı.
2. birine düşmek
ajan provokatör, kışkırtıcı ajan, kambiyo ajanı
1. isim , isim , isim , isim , Casus
2. Bir kimsenin, bir ortaklığın veya bir devletin bazı işlerini yapan kimse, temsilci
Lisan : Fransızca agent
1. isim , isim , isim , isim , Gerekli notların unutulmaması için yazıldığı takvimli defter, andaç
Lisan : Fransızca agenda
haber ajansı, reklam ajansı
1. isim , isim , isim , isim , Haber toplama, yayma ve üyelerine dağıtma işiyle uğraşan kuruluş
2. Bu iş kollarının çalıştığı büro
3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Radyoda haber bülteni
Lisan : Fransızca agence
1. isim , isim , isim , isim , Körükleme
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Duygu sömürüsü yapma
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İnsanın zihninde ve duygu dünyasında sarsıntı yaratma
4. tıp , tıp , tıp , tıp , Çırpıntı
5. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Kişinin ruhsal gerginliğini dışa vurması sonucu oluşan etrafına karşı saldırganlık durumu
Lisan : Fransızca agitation
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Körükleyici
1. Tamam bak, ne diyorlardı kışkırtıcıya, ajitatör; tamam bir iki ajitatör lazım bize.
1. Tamam bak, ne diyorlardı kışkırtıcıya, ajitatör; tamam bir iki ajitatör lazım bize.
Lisan : Fransızca agitateur
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , `Körüklemek; duygu sömürüsü yapmak` anlamlarındaki ajite etmek birleşik fiilinde ve `çırpıntıya uğramak` anlamındaki ajite olmak teriminde geçen bir söz
Lisan : Fransızca agité
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Her yanı ajur biçiminde işlenmiş bulunan, gözenekli
1. Ajurlu çorap.
1. Ajurlu çorap.