Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
cicimayı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Balayı, evliliğin ilk zamanları

2. Her tür işin başlangıcı, ilk zamanları


Telaffuz : cici'mayı

cicoz
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cam veya toprak bilyelerle oynanan bir çocuk oyunu

2. Bu oyundaki bilyelerin her biri

3. ünlem , ünlem , argo , argo , ünlem , ünlem , argo , argo , `Yok` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Bende para cicoz!

1. Bende para cicoz!


cicozlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cicozlamak durumu


cicozlamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , Kaçmak, uzaklaşmak


cicozluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cicoz olma durumu


cıdağı
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Atın iki omzunun arası

2. Derin, işleyen yara, büyük çıban


cidal
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Savaş

Örnek:

1. Onun büyük vatanperver olması için açık ve müspet bir cidale razı olması şarttı.

1. Onun büyük vatanperver olması için açık ve müspet bir cidale razı olması şarttı.

2. Ağız kavgası, çekişme


Lisan : Arapça cidāl

Telaffuz : cida:li

cidalci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Savaşçı


çıdam
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sabır


Lisan : Yunanca

cidar
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Duvar

2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Zar


Lisan : Arapça cidār

Telaffuz : cida:rı

cidden
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Gerçekten

Örnek:

1. Adı, o zaman cidden kötüye çıkmıştı.

1. Adı, o zaman cidden kötüye çıkmıştı.


Lisan : Arapça cidden

Telaffuz : ci'dden

ciddi
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Şaka olmayan, gerçek

Örnek:

1. Kısa zamanda yarı şaka, yarı ciddi tenkit edecek kadar yakınlaşmışlardı.

1. Kısa zamanda yarı şaka, yarı ciddi tenkit edecek kadar yakınlaşmışlardı.

2. Ağırbaşlı

Örnek:

1. Ben onu pek ciddi bir genç olarak tanırım.

1. Ben onu pek ciddi bir genç olarak tanırım.

3. Titizlik gösterilen, önem verilen

Örnek:

1. Bu dönemde yazara konu üzerinde vukuf, ciddi incelemeler şart koşulur.

1. Bu dönemde yazara konu üzerinde vukuf, ciddi incelemeler şart koşulur.

4. Tehlikeli, endişe veren, ağır, vahim, kritik

Örnek:

1. Hastalığımızın oldukça ciddi olduğuna işaret etmekten kendimizi alamadık.

1. Hastalığımızın oldukça ciddi olduğuna işaret etmekten kendimizi alamadık.

5. Eğlendirme amacı gütmeyen

6. Gülmeyen

Örnek:

1. O, ciddi bir tavırla mühim bir şey anlatmaya hazırlanmış gibiydi.

1. O, ciddi bir tavırla mühim bir şey anlatmaya hazırlanmış gibiydi.

7. Güvenilir, sağlam, önemli

Örnek:

1. Ciddi bir gazetede liyakatli, genç bir muharririn şu sözleri beni hâlâ düşündürüyor.

1. Ciddi bir gazetede liyakatli, genç bir muharririn şu sözleri beni hâlâ düşündürüyor.

8. zarf , zarf , zarf , zarf , Önem vererek, gerçek olarak

Örnek:

1. Size bunu ciddi söylüyorum, yalan değil!

1. Size bunu ciddi söylüyorum, yalan değil!

9. zarf , zarf , zarf , zarf , Güvenilir bir biçimde

Örnek:

1. Çok ciddi durunca mükemmel olduklarını sanıyorlar.

1. Çok ciddi durunca mükemmel olduklarını sanıyorlar.


Lisan : Arapça ciddī

Telaffuz : ciddi:

ciddileşebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ciddileşebilmek işi


ciddileşebilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ciddileşme ihtimali bulunmak

2. Ciddileşme becerisi bulunmak


ciddileşiverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ciddileşivermek işi


ciddileşivermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ansızın veya çabucak ciddileşmek


Telaffuz : ciddileşi'vermek

ciddileşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ciddileşmek işi


ciddileşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ciddi bir durum almak


ciddilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ağırbaşlılık

Örnek:

1. Şaşırtmak için bu acayip vurgulamaya aşırı bir ciddilikle devam ediyor.

1. Şaşırtmak için bu acayip vurgulamaya aşırı bir ciddilikle devam ediyor.


ciddiye almak
Anlamı:

1. inanmak, gerçek sanmak, önem vermek

Örnek:

1. Halkımız sanatçıyı baştan beri pek ciddiye almaz, ona bir delişmen gözüyle bakar.

1. Halkımız sanatçıyı baştan beri pek ciddiye almaz, ona bir delişmen gözüyle bakar.


ciddiyet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ağırbaşlılık

Örnek:

1. Öğretmeni buluyor, sesine sahte bir ciddiyet vererek soruyordu.

1. Öğretmeni buluyor, sesine sahte bir ciddiyet vererek soruyordu.


Lisan : Arapça ciddiyyet

ciddiyetsiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Laubali


ciddiyetsizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Laubalilik


Cide
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kastamonu iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ci'de

cife
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Leş

2. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , İğrenç

Örnek:

1. Sonunda öldü, bu cife dünyadan kurtuldu.

1. Sonunda öldü, bu cife dünyadan kurtuldu.


Lisan : Arapça cīfe

Telaffuz : ci:fe