Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
cerrah

İlgili Kelimeler:

beyin cerrahı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ameliyat yapan uzman hekim, hariciyeci, operatör

Örnek:

1. Mengene gibi bir el, cerrahın yakasına yapışınca zavallının dizlerinin bağı çözülecek gibi oldu.

1. Mengene gibi bir el, cerrahın yakasına yapışınca zavallının dizlerinin bağı çözülecek gibi oldu.

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Önemsiz yaraları iyileştiren kimse


Lisan : Arapça cerrāḥ

cerrahi

İlgili Kelimeler:

cerrahi müdahale, estetik cerrahi, plastik cerrahi, beyin cerrahisi, göğüs cerrahisi

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Cerrahlıkla ilgili

2. isim , isim , isim , isim , Ameliyatı gerektiren hastalıklarla ilgilenen hekimlik kolu, hariciye

Örnek:

1. Beyin cerrahisi.

1. Beyin cerrahisi.


Lisan : Arapça cerrāḥī

Telaffuz : cerra:hi:

cerrahi müdahale
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ameliyat


cerrahlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cerrah olma durumu

2. Cerrahın mesleği

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Cerrahı ilgilendiren, cerrah gerektiren

Örnek:

1. Cerrahlık bir durum yok.

1. Cerrahlık bir durum yok.


cerrar
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Çekici, sürükleyici

2. isim , isim , isim , isim , Zorla para alan kimse

3. isim , isim , isim , isim , Savaş araçlarıyla donatılmış kalabalık ordu

4. isim , isim , isim , isim , Dilenci


Lisan : Arapça cerrār

cerre çıkmak
Anlamı:

1. medreselerde okuyanlar para ve erzak toplamak için belli aylarda köylere dağılıp imamlık veya müezzinlik yapmak

Örnek:

1. Padişahlardan birinin torunu çıkageldi, yarı ümmi bir adamla cerre çıkmıştı.

1. Padişahlardan birinin torunu çıkageldi, yarı ümmi bir adamla cerre çıkmıştı.


çerviş
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kasaplık hayvanlardan elde edilen çeşitli yağların eritilmişi

2. Yemeğin sulu kısmı


Lisan : Farsça çerbiş

çervişli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çervişi olan

Örnek:

1. Fransızların yüz türlü çervişli yemeği varsa doksan dokuzu bol sarımsaklıdır.

1. Fransızların yüz türlü çervişli yemeği varsa doksan dokuzu bol sarımsaklıdır.


çervişsiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çervişi olmayan


cesamet
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Büyüklük, irilik

Örnek:

1. Dağdan baktığınızda her biri beş altı fil cesametinde.

1. Dağdan baktığınızda her biri beş altı fil cesametinde.


Lisan : Arapça cesāmet

Telaffuz : cesa:met

cesametli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kocaman, iri


cesaret
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven

2. Yüreklilik, yiğitlik, yürek ve göz pekliği

Örnek:

1. Bütün halk türküleri gibi ölenin örnek cesaretini öven türkülerdi bunlar.

1. Bütün halk türküleri gibi ölenin örnek cesaretini öven türkülerdi bunlar.

3. Cüret

4. Atılganlık


Lisan : Arapça cesāret

Telaffuz : cesa:ret

cesaret almak (veya bulmak)
Anlamı:

1. herhangi bir durumdan, davranıştan veya kişiden güç almak

Örnek:

1. Biraz da bu tanışıklıktan cesaret alarak konuşmak istiyordum kızla.

1. Biraz da bu tanışıklıktan cesaret alarak konuşmak istiyordum kızla.


cesaret etmek
Anlamı:

1. korkulması gereken bir işe korkmadan girişmek, göze almak

Örnek:

1. Bana bir şey söylemeye cesaret ettiğini gördünüz mü şimdiye kadar?

1. Bana bir şey söylemeye cesaret ettiğini gördünüz mü şimdiye kadar?


cesaret gelmek
Anlamı:

1. yılgınlığı gitmek, yüreklenmek


Ön Takı : (birine)

cesaret göstermek
Anlamı:

1. yürekli davranmak


cesaret vermek
Anlamı:

1. birinin yılgınlığını gidermek, birini yüreklendirmek

Örnek:

1. Ben size ne cesaret verdim ki bana böyle bir teklifte bulunabiliyorsunuz?

1. Ben size ne cesaret verdim ki bana böyle bir teklifte bulunabiliyorsunuz?


cesarete gelmek
Anlamı:

1. yılgınlığı gitmek, yüreklenmek


Ön Takı : (biri)

cesaretini kırmak
Anlamı:

1. yürekliliğini gidermek, korkutmak

Örnek:

1. Zekânız size yardım etmez, bilakis cesaretinizi kırar.

1. Zekânız size yardım etmez, bilakis cesaretinizi kırar.


Ön Takı : (birinin)

cesaretini toplamak
Anlamı:

1. kendine güven duygusunu, yürekliliğini ve atılganlığını bir araya getirmek

Örnek:

1. Bir gün bütün cesaretini toplayıp beyefendiye gider.

1. Bir gün bütün cesaretini toplayıp beyefendiye gider.


cesaretlendirebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cesaretlendirebilmek işi


cesaretlendirebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Cesaretlendirme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Cesaretlendirme becerisi bulunmak


cesaretlendirilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cesaretlendirilmek işi, yüreklendirilme


cesaretlendirilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yüreklendirilmek


cesaretlendirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cesaretlendirmek işi, yüreklendirme, yiğitlendirme