92406 kayıt bulundu.
1. çok çatlamak
1. Kızgın güneşe maruz bırakılmış çam fıstıkları çatır çatır çatlıyor, sapır sapır dökülüyordu.
1. Kızgın güneşe maruz bırakılmış çam fıstıkları çatır çatır çatlıyor, sapır sapır dökülüyordu.
2. kıskançlık, haset vb.nden dolayı aşırı rahatsız olmak, öfkelenmek
1. Öteki cariyeler kıskançlıklarından çatır çatır çatlarmış.
1. Öteki cariyeler kıskançlıklarından çatır çatır çatlarmış.
1. bir şeyi zorlayarak yerinden söküp çıkarmak
1. Ben, altın dişini çatır çatır söktüklerini gözlerimle gördüm.
1. Ben, altın dişini çatır çatır söktüklerini gözlerimle gördüm.
1. sıfat , sıfat , zarf , zarf , sıfat , sıfat , zarf , zarf , Çatır çatır
1. Bir küçük kız bu çatır çutur konuşmayı nasıl yorumlar?
1. Bir küçük kız bu çatır çutur konuşmayı nasıl yorumlar?
2. Kapıya yüklenmiş ve çatır çutur kırarak içeriye girmiş.
2. Kapıya yüklenmiş ve çatır çutur kırarak içeriye girmiş.
1. isim , isim , isim , isim , Çatırdamak işi
1. Aradan yıllar geçti. Hâlâ o müthiş uğultu ve çatırdamayı içimden silemedim.
1. Aradan yıllar geçti. Hâlâ o müthiş uğultu ve çatırdamayı içimden silemedim.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , `Çatır` diye ses çıkarmak
1. Kolumu öyle bir çekiş çekti ki omuz başım çatırdadı.
1. Kolumu öyle bir çekiş çekti ki omuz başım çatırdadı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çökmeye, yok olmaya yüz tutmak, tehlikeli duruma düşmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çatırdama ihtimali bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Çatırdama sesi
1. Az sonra tutuşan çalıların çatırtısı sağanak sesini bastırmıştı.
1. Az sonra tutuşan çalıların çatırtısı sağanak sesini bastırmıştı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çatırtısı olan
1. Çatırtılı, dumanı fena hâlde kıvılcım üreten vahşi bir yangın.
1. Çatırtılı, dumanı fena hâlde kıvılcım üreten vahşi bir yangın.
1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Çatışma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Çatışmaya gücü yetmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çelişkili
1. Bu soru üzerine bir sürü çatışık düşünceler ileri sürüldü.
1. Bu soru üzerine bir sürü çatışık düşünceler ileri sürüldü.
1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Yasaların veya önermelerin kendi aralarında çelişikliği, antinomi
benlik çatışması, rol çatışması, ünlü çatışması
1. isim , isim , isim , isim , Çatışmak işi
1. Evdekilerle boyuna çatışmaya başlamam yüzünden evden kovuldum.
1. Evdekilerle boyuna çatışmaya başlamam yüzünden evden kovuldum.
2. Silahlı büyük kavga, arbede
1. On beş dakika süren bir çatışma olmuştur.
1. On beş dakika süren bir çatışma olmuştur.
3. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Savaş maksadıyla düşmana karşı ilerleyen bir birliğin karşı tarafın keşif ve güvenlik kollarıyla arasındaki ilk silahlı vuruşma
4. coğrafya , coğrafya , coğrafya , coğrafya , Türlü yönlerden uzanan kıvrımlı dağ sıralarının, bir yerde dar bir açı ile birbirine yaklaşıp kaynaşması veya düğümlenmesi
1. isim , isim , isim , isim , Çatışma çıkaran kimse
1. Sesi anlamlı, söyledikleri içtendi; bir iki yıl öncesinin sert, çatışmacı sesi değildi.
1. Sesi anlamlı, söyledikleri içtendi; bir iki yıl öncesinin sert, çatışmacı sesi değildi.