92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bunun gibi, buna benzer
1. Bu takım düşünceler arasında, dün sütçüye verilen paranın üstünün eksik geldiğini de hatırlıyor.
1. Bu takım düşünceler arasında, dün sütçüye verilen paranın üstünün eksik geldiğini de hatırlıyor.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Böyle, bu biçimde
1. Bu türlü konuşanlar, bazı güçlü kişilere yaranmak çabası içindedirler.
1. Bu türlü konuşanlar, bazı güçlü kişilere yaranmak çabası içindedirler.
1. -den beri
1. Cumhuriyetten bu yana.
1. Cumhuriyetten bu yana.
Ön Takı : (-den)
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bundan dolayı
1. Bu yüzden kuruyordu o birbirinden leziz mezelerle, iştah açıcı yemeklerle donatılmış rakı masalarını.
1. Bu yüzden kuruyordu o birbirinden leziz mezelerle, iştah açıcı yemeklerle donatılmış rakı masalarını.
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Elektrik akımı devrelerinde birleştirme yapmak veya akımı bir veya daha fazla kola ayırmak için kullanılan kutu
Lisan : Fransızca boite
1. isim , isim , isim , isim , Küçük bir dokunma ile patlayan, kamufle edilmiş bomba
1. isim , isim , isim , isim , İzmir iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : bu'ca
bucak bucak, dip bucak, dört bucak, kıyı bucak, köşe bucak, kıyıda bucakta, baba bucağı
1. isim , isim , isim , isim , Kenar, köşe, yer
1. Bunlardan sonra köşede, bucakta, kendi âleminde yaşayan Türkler vardı.
1. Bunlardan sonra köşede, bucakta, kendi âleminde yaşayan Türkler vardı.
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , İlçelerin, bir müdürle yönetilen bölümlerinden her biri, nahiye
1. isim , isim , isim , isim , Burdur iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : bucağı
1. her yerde aramak
1. Sizi bucak bucak arayan ölüm, nihayet izinizi bulup karşınıza dikildi mi?
1. Sizi bucak bucak arayan ölüm, nihayet izinizi bulup karşınıza dikildi mi?
1. bir olay, bir durum veya bir kimseyle karşılaşmamaya çalışmak
1. Sen gerçek hayattan bucak bucak kaçıyorsun.
1. Sen gerçek hayattan bucak bucak kaçıyorsun.
az buçuk, üç buçuk, yarı buçuk, ikibuçukluk
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , ... ve yarım
1. Üç buçuk senedir ben bu sallantıya şahit oldum.
1. Üç buçuk senedir ben bu sallantıya şahit oldum.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ufak tefek ve kısa boylu (kimse)
1. Bu bücürü yeni tıkıldığı karakolun birinden ben çıkarttım.
1. Bu bücürü yeni tıkıldığı karakolun birinden ben çıkarttım.
2. Yeterli bilgi ve deneyime sahip olmayan
1. Nice bücür kaide adamı gramerci görülmüştür ki dev boylu şair ve sanatkârların kelime ve imla yanlışlarını ortaya dökmüştür.
1. Nice bücür kaide adamı gramerci görülmüştür ki dev boylu şair ve sanatkârların kelime ve imla yanlışlarını ortaya dökmüştür.
1. isim , isim , isim , isim , Bücür olma durumu
1. Üstat, onları kısırlık, zayıflık, bücürlük ve soluksuzlukla suçlarken bu kuşağın saman ekmeği ile beslendiğini ileri sürmüştür.
1. Üstat, onları kısırlık, zayıflık, bücürlük ve soluksuzlukla suçlarken bu kuşağın saman ekmeği ile beslendiğini ileri sürmüştür.
budak deliği, budak özü, çıkar budak, dişbudak, kırkbudak, üçbudak
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Ağacın dal olacak sürgünü
2. Dalın gövde içindeki başlangıç yeri olan ve tahtalarda görülen yuvarlak koyuca renkte sert bölüm
1. isim , isim , isim , isim , Tahtalardaki budak yerinin çıkarılmasından sonra ortaya çıkan boşluk
1. Duvarda asılmış bir şapka âdeta canlanmış, altında bir budak deliği kapkara bir tek göz gibi bakıyor.
1. Duvarda asılmış bir şapka âdeta canlanmış, altında bir budak deliği kapkara bir tek göz gibi bakıyor.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Taze sürgün