92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , Tek bir bireyi aşan
2. Genellikle fertlerin çevresini aşan, bireylerin bilincinden bağımsız olan
Telaffuz : bire'yüstü
her biri, herhangi biri, hiçbiri
1. zamir , zamir , zamir , zamir , Bir tanesi
1. Kurşun vınlayarak gidip bahçedeki ağaçlardan birine saplanmıştı.
1. Kurşun vınlayarak gidip bahçedeki ağaçlardan birine saplanmıştı.
2. Bilinmeyen bir kimse
1. İhtimal, hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi.
1. İhtimal, hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi.
1. `küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir` anlamında kullanılan bir söz
1. `herkesin yararlanabileceği şeyden bazıları yararlanır da başkalarına yararlanma fırsatı vermezlerse büyük kavga çıkar` anlamında kullanılan bir söz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eşi, benzeri, ikincisi olmayan ve çok sevilen, tek, yegâne
1. Onun derslerinde biricik zaman ve mekân ölçüsü diyalogdur.
1. Onun derslerinde biricik zaman ve mekân ölçüsü diyalogdur.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Birikme ihtimali veya imkânı bulunmak
anamal birikimi
1. isim , isim , isim , isim , Birikme, bir yerde toplanıp yığılma
1. Kim bilir kaç olayın birikimiyle zifir gibi kararmıştı içi.
1. Kim bilir kaç olayın birikimiyle zifir gibi kararmıştı içi.
2. Gözlemler, deneyler sonucu elde edilmiş şeylerin bütünü, deneyim
1. Mimari birikim bazen bir kente köklü bir damga, bir özellik bırakıyor.
1. Mimari birikim bazen bir kente köklü bir damga, bir özellik bırakıyor.
3. Bilim veya sanat alanında sahip olunan bilgi, repertuvar
4. ekonomi , ekonomi , ekonomi , ekonomi , Biriktirilen mal veya para
5. jeoloji , jeoloji , jeoloji , jeoloji , Herhangi bir aşınma sürecinde veya taşıma işi yapılırken alüvyonlu maddelerin bırakılması
6. toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , Toplumların kültürel varlıklarının gelişip genişlemesi ve uygarlık düzeyinin yükselmesi süreci
1. isim , isim , isim , isim , Tasarruf yapan, para vb. değerli şeyleri biriktiren kimse
birikinti konisi
1. isim , isim , isim , isim , Bir yerde kendi kendine birikmiş olan şey
1. Komşunun kazları birikintilerde kanat çırpıp bağırıyordu.
1. Komşunun kazları birikintilerde kanat çırpıp bağırıyordu.
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Dağlık bölgelerden, yamaçlardan suların getirdiği kum veya taş parçalarının bir düzlükte oluşturduğu yelpaze biçimindeki yığın
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak birikmek
Telaffuz : biriki'vermek
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Kar ve yağmur sularının biriktiği bölge
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Toplanıp yığılmak
1. Bu nedenle karısının gözlerinde biriken öfkenin farkına varmadı.
1. Bu nedenle karısının gözlerinde biriken öfkenin farkına varmadı.
2. Bir araya gelmek, toplanmak
3. Birbirine eklenip çoğalmak
1. Sana verilecek havadislerim birikti.
1. Sana verilecek havadislerim birikti.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Biriktirme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Biriktirme gücü bulunmak