92406 kayıt bulundu.
1. -den , -den , halk ağzında , halk ağzında , -den , -den , halk ağzında , halk ağzında , Üşenmek, tembellik etmek
1. Sait Faik'i Sait Faik yapan, bütün o yüksündüğü özellikleri idi. Aylaklığı idi, başıboşluğu idi.
1. Sait Faik'i Sait Faik yapan, bütün o yüksündüğü özellikleri idi. Aylaklığı idi, başıboşluğu idi.
1. taşınması kolay olan değerli (eşya)
1. İşgal altındaki memleketlere o günlerde sık sık ve kolaylıkla seyahat etmiş, yükte hafif pahada ağır eşya sokup çıkarmışlardır.
1. İşgal altındaki memleketlere o günlerde sık sık ve kolaylıkla seyahat etmiş, yükte hafif pahada ağır eşya sokup çıkarmışlardır.
1. isim , isim , isim , isim , Yükümlülük
1. Vergi yükümü yasayla konulur.
1. Vergi yükümü yasayla konulur.
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyin sorumluluğunu üzerine almak, tekeffül etmek
vergi yükümlüsü
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir şeyi yapma zorunluluğu olan, memur, mükellef
1. Onun güvenliğini her yerde sağlamakla yükümlüsünüz.
1. Onun güvenliğini her yerde sağlamakla yükümlüsünüz.
1. isim , isim , isim , isim , Yapılması zorunlu olan iş veya bir işi yapma zorunluluğu, yükümlülük, yüküm, mükellefiyet, mecburluk, mecburiyet
1. ... milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla ... temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir.
1. ... milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla ... temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir.
1. isim , isim , kimya , kimya , fizik , fizik , isim , isim , kimya , kimya , fizik , fizik , İyon
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Birinin önünde, saygı göstermek için eğilmek veya yere kapanmak
1. taşıyabileceği en ağır yükü yüklenmiş olmak
2. yeterli sayıda bulundurmak, dolmak
1. Lokanta da her akşamki yükünü almaya başlamıştı.
1. Lokanta da her akşamki yükünü almaya başlamıştı.
3. yükünü tutmak
1. bütün ağırlığını taşımak, her türlü eziyete katlanmak
1. Şikâyet etmeden yükünü çektiği yitik bir yaşamı olmalıydı.
1. Şikâyet etmeden yükünü çektiği yitik bir yaşamı olmalıydı.
1. çok zengin olmak, zenginleşmek
1. Zira bazı insanlar da vardır ki yüklerini tuttuktan ve biraz da yaşlandıktan sonra kendilerini bir nevi santimantal veya dinî mistisizme verirler.
1. Zira bazı insanlar da vardır ki yüklerini tuttuktan ve biraz da yaşlandıktan sonra kendilerini bir nevi santimantal veya dinî mistisizme verirler.
yulaf unu, çayır yulafı
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Buğdaygillerden, en çok hayvan yemi olarak yetiştirilen otsu bitki (Avena sativa)
2. Bu bitkinin tohumu
Lisan : Rumca
1. isim , isim , isim , isim , Kurutulmuş yulaf tanelerinin öğütülmesiyle elde edilen un
yuları eksik
1. isim , isim , isim , isim , Bir yere bağlamak veya çekerek götürmek için hayvanın başlığına veya tasmasına bağlanan ip
1. Papaz beygirin yularını çekti.
1. Papaz beygirin yularını çekti.
1. bir kimsenin davranışları birinin denetiminde, yönetiminde olmak