92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Yöntemsiz olma durumu, düzensizlik, uygunsuzluk, metotsuzluk
Yontma Taş Çağı, Yontma Taş Devri
1. isim , isim , isim , isim , Yontmak işi
1. Ucu sipsivri bir kurşun kalemi tekrar yontmaya kalktım, ucunu kırdım.
1. Ucu sipsivri bir kurşun kalemi tekrar yontmaya kalktım, ucunu kırdım.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yontulmuş veya yontularak yapılmış
1. Yontma taş. Yontma su yolu.
1. Yontma taş. Yontma su yolu.
1. isim , isim , isim , isim , Tarihten önceki zamanların en eski devri, Yontma Taş Çağı
Özel: Evet
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeye istenilen biçimi vermek için dış bölümünü keskin bir araçla biçmek, kesmek
1. Boş zamanlarında tahta kaşık, kepçe yontar, geçimini bunları satarak sağlardı.
1. Boş zamanlarında tahta kaşık, kepçe yontar, geçimini bunları satarak sağlardı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimsenin azar azar parasını çekmek, birinden para sızdırmak
1. Hacı Bey'i yontacak, ondan bir hayli fazla para sızdıracaktı.
1. Hacı Bey'i yontacak, ondan bir hayli fazla para sızdıracaktı.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir şeyi kendi görüşüne göre değerlendirmek
yontuk düz
1. isim , isim , isim , isim , Yontulmuş yer
2. Yontulmuş parça
1. Yontukları süpürüp atın.
1. Yontukları süpürüp atın.
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yontulmuş olan
1. Yontuk kalem.
1. Yontuk kalem.
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Erozyon etkisiyle oluşmuş, yumuşak engebeli yeryüzü parçası, yalama yazı, peneplen
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yontma işi yapılmak veya yontma işine konu olmak
1. Taşın nasıl yontulacağını gösterdin, unuttun mu?
1. Taşın nasıl yontulacağını gösterdin, unuttun mu?
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İnsan kabalıktan, görgüsüzlükten kurtularak toplum törelerine göre davranır duruma gelmek
1. Efendim, yontulmamış adamlar, hani dört yaşındaki çocuktan berbat...
1. Efendim, yontulmamış adamlar, hani dört yaşındaki çocuktan berbat...
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Yontulmak
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yorma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Yormaya gücü yetmek
yol yordam, el yordamıyla
1. isim , isim , isim , isim , Yatkınlık, alışkanlık, yeti, meleke
1. Bu bakış o beyaz pencereyi, bu bakış o fukara kapıyı gönül yordamıyla arıyordu.
1. Bu bakış o beyaz pencereyi, bu bakış o fukara kapıyı gönül yordamıyla arıyordu.
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Kılavuz, yardımcı
3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Çalım
4. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Çeviklik, çabukluk
5. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Yöntem
1. -i , -i , -i , -i , Bilinen veya gözlenen durumlardan yola çıkarak bilinmeyen veya gözlenmeyen durumlar hakkında tahminde bulunmak
eli yordamlı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yakışıklı
2. Elinden iş gelen, becerikli
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çevik olmayan, cansız
2. Yöntem bilmeyen, beceriksiz