Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yalapşap
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yalap şalap

Örnek:

1. Ne denli yalapşap yapıldığı sonradan anlaşılan bir ameliyatla, zaten çirkince olan burun iflah olmaz bir eğriliğe kavuşmuş, öyle de kalmıştı.

1. Ne denli yalapşap yapıldığı sonradan anlaşılan bir ameliyatla, zaten çirkince olan burun iflah olmaz bir eğriliğe kavuşmuş, öyle de kalmıştı.


Telaffuz : ya'lapşap

yalatabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalatabilmek işi


yalatabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yalatma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Yalatmaya gücü yetmek


yalatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalatmak işi


yalatmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yalama işini yaptırmak


yalavaç
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , eskimiş , eskimiş , din bilgisi , din bilgisi , Peygamber


yalayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalayabilmek işi


yalayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yalama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Yalamaya gücü yetmek


yalayıp geçmek
Anlamı:

1. rüzgâr, dalga vb. sıyırarak, dokunarak hızla geçmek

Örnek:

1. Sarı gri gölge bu sefer duvarın üstüne düşmüş, orayı yalayıp geçiyor, yalayıp geçiyor.

1. Sarı gri gölge bu sefer duvarın üstüne düşmüş, orayı yalayıp geçiyor, yalayıp geçiyor.


yalayıp yutmak
Anlamı:

1. iştahla yemek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , kötü bir davranış, söz karşısında ses çıkarmamak, kabullenmek


yalayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalama işi

Örnek:

1. Denizin, aşağıda kumluğu tatlı tatlı yalayışını seyrederdi.

1. Denizin, aşağıda kumluğu tatlı tatlı yalayışını seyrederdi.


yalaz
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Alev

Örnek:

1. Hâlâ parıldayan hafif bir yalaz aydınlığında eşyalar vakit vakit olduğundan daha fazla büyüyüp küçülüyor.

1. Hâlâ parıldayan hafif bir yalaz aydınlığında eşyalar vakit vakit olduğundan daha fazla büyüyüp küçülüyor.


yalaz yalaz yanmak
Anlamı:

1. yüksek ateş içinde bulunmak

Örnek:

1. Kendisinin bizzat itiraf ettiği gibi yalaz yalaz yanıyordu.

1. Kendisinin bizzat itiraf ettiği gibi yalaz yalaz yanıyordu.


yalaza
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alev

Örnek:

1. Ay ışığının altında çeliklerin çarpışmasından yalazalar parlayıp sönüyordu.

1. Ay ışığının altında çeliklerin çarpışmasından yalazalar parlayıp sönüyordu.


yalazlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalazlamak işi


yalazlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi alevden geçirmek


yalazlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalazlanmak işi


yalazlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ateş alevli bir biçimde yanmak


yalbırdak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yarı çıplak


yalçın
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dik, sarp

Örnek:

1. Hatıralarımızda onun hüviyeti harp cephesinde bir yalçın tepe hâlinde kaldı.

1. Hatıralarımızda onun hüviyeti harp cephesinde bir yalçın tepe hâlinde kaldı.

2. Düz, kaygan


yalçınlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalçınlaşmak işi


yalçınlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yalçın duruma gelmek


yaldırak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Parlak, cilalı


yaldız
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eşyaya altın veya gümüş görünüşü vermek için kullanılan, sıvı veya yaprak durumundaki altın, gümüş ve bunların taklidi olan madde

Örnek:

1. Boya değil altın yaldız vursan manda gözü gibi donuk duruyor.

1. Boya değil altın yaldız vursan manda gözü gibi donuk duruyor.

2. Bu madde ile eşyalara yapılan süs

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Aldatıcı dış görünüş, göz boyama

Örnek:

1. Onun kibarlığı yaldızdan ibarettir.

1. Onun kibarlığı yaldızdan ibarettir.

4. argo , argo , argo , argo , Abartılı bir biçimde söylenen yalan


yaldızcı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaldız işleri yapan kimse

2. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Bir şeyin içyüzüne değil de gösterişine önem veren (kimse)