Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yaktırmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yakma işini yaptırmak


yakut

İlgili Kelimeler:

gök yakut

Anlamı:

1. isim , isim , jeoloji , jeoloji , isim , isim , jeoloji , jeoloji , Pembe veya erguvan tonları ile karışık koyu kırmızı renkte, saydam bir korindon türü olan değerli taş

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu taştan yapılmış veya bu taşla süslenmiş

Örnek:

1. Yakut yüzük.

1. Yakut yüzük.


Lisan : Arapça yāḳūt

Telaffuz : ya:kut

Yakut
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuzeydoğu Sibirya'da yaşayan bir Türk topluluğu veya bu topluluktan olan kimse, Saha


Özel: Evet

Yakutça
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakut Türkçesi, Sahaca

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu Türkçeyle yazılmış olan


Özel: Evet

Yakutiye
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Erzurum iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ya:kutiye

yakutumsu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yakutu andıran, yakuta benzeyen, yakut gibi


yal
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Köpek ve sığırlara yedirilmek için un ve kepekle hazırlanan yiyecek


yalabık
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Alevin oynayarak parıldaması, parlama, parıltı

2. Şimşek

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parlak, parıltılı, ışıltılı

4. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Güzel, yakışıklı, sevimli

5. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , İkiyüzlü, kaypak


yalabıma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalabımak işi


yalabımak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Parıldamak, parlamak, ışıldamak

2. Şimşek çakmak


yalak

İlgili Kelimeler:

buz yalağı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap

Örnek:

1. Bir de hayvanları sulamak için yalak vardı.

1. Bir de hayvanları sulamak için yalak vardı.

2. Akan suyun çevreye sıçramasını veya akıp gitmesini önlemek için çeşme, musluk vb.nin altına konulan delikli taş tekne

Örnek:

1. Az ileride yolun solunda, küçük bir çeşmenin suyu, önündeki yalağa dökülüyordu.

1. Az ileride yolun solunda, küçük bir çeşmenin suyu, önündeki yalağa dökülüyordu.

3. coğrafya , coğrafya , coğrafya , coğrafya , Buz yalağı

4. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Boşboğaz, söz taşıyan


yalaka
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Dalkavuk

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Arsız, sırnaşık


yalaka olmak
Anlamı:

1. dalkavuklaşmak

2. arsızlaşmak


yalakalık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dalkavukluk


yalakalık etmek
Anlamı:

1. yaranmak amacıyla aşırı derecede dalkavukluk etmek


yalama

İlgili Kelimeler:

yalama uçuş, yalama yazı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalamak işi

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üzeri düzleşmiş, dişleri aşınmış olan (vida, cıvata vb.)

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Fırça izleri belli etmeden yapılan (resim)

4. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Sözünde durmayan (kimse)


yalama olmak
Anlamı:

1. aşınmak


yalama uçuş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yere çok yakın olarak yapılan ustaca uçuş


yalama yazı
Anlamı:

1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Yontuk düz


yalamak fiil

İlgili Kelimeler:

kediyaladı

Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyin üzerinden dilini sürüp geçirmek

2. Dilini gezdirerek bir şeyin üzerindekini almak

Örnek:

1. Kara üzüm tıkınıyor ya, parmak uçlarına bulaşan görünmez balını teker teker yalıyor.

1. Kara üzüm tıkınıyor ya, parmak uçlarına bulaşan görünmez balını teker teker yalıyor.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sıyırarak, dokunarak geçmek

Örnek:

1. Bir güneş parçası binanın yüzünü yalayarak açık kapılardan içeri giriyor.

1. Bir güneş parçası binanın yüzünü yalayarak açık kapılardan içeri giriyor.

4. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Dalgalar geminin içine girmeyip yalnız bordasını sıyırarak geçmek


yalamuk
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Çam ağacının reçineli kabuğu, soymuk

2. Çam ağacının reçineli kabuğundan çıkan öz suyu


yalan

İlgili Kelimeler:

yalan dolan, yalan dünya, yalan haber, yalan makinesi, yalan yanlış, beyaz yalan, katmerli yalan, kuyruklu yalan

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz, kıtır

Örnek:

1. Yalanı en güzel kullanmış olanlar eski Şarklılardır.

1. Yalanı en güzel kullanmış olanlar eski Şarklılardır.

2. Yalancı kimse

Örnek:

1. Yalansın bizim oğlan.

1. Yalansın bizim oğlan.

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Uydurma


yalan atmak (veya kıvırmak)
Anlamı:

1. yalan söylemek


yalan çıkmak
Anlamı:

1. yalan olduğu anlaşılmak

Örnek:

1. Dostumla da kavil kestim / Yalan çıktı ona küstüm

1. Dostumla da kavil kestim / Yalan çıktı ona küstüm


yalan dolan
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gerçek dışı söylenen birçok söz

Örnek:

1. Bu güzelliği varken yalan dolanla çoklarını baştan çıkarabilirdi.

1. Bu güzelliği varken yalan dolanla çoklarını baştan çıkarabilirdi.

2. Hile, aldatmaca

Örnek:

1. Ekmeklerini alınlarının teriyle kazanan, yalan dolan bilmeyen insanlar yetiştiriyordu.

1. Ekmeklerini alınlarının teriyle kazanan, yalan dolan bilmeyen insanlar yetiştiriyordu.