Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yaban yasemini
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Patlıcangillerden, sulak yerlerde ve çit kenarlarında yetişen, mor çiçekli, çok yıllık bir bitki (Solanum dulcamara)


yabana atmak
Anlamı:

1. önem vermemek, önemsiz görmek

Örnek:

1. Kendini pek yabana atma. Olabilir ki bu kadın sana tutulmuştur.

1. Kendini pek yabana atma. Olabilir ki bu kadın sana tutulmuştur.


yabana gitmek
Anlamı:

1. tanınmayan, bilinmeyen biriyle, bir yabancıyla evlendirilmek

2. bulunduğu yerden başka bir yere yaşamak için gitmek

3. boşa gitmek, boşa harcanmak


yabana söylemek
Anlamı:

1. saçma sözler söylemek, boşa konuşmak


yabancı

İlgili Kelimeler:

yabancı çıta, yabancı dil, yabancı saha

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan (kimse), bigâne, ecnebi

Örnek:

1. Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok.

1. Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok.

2. Başka bir milletle ilgili olan

Örnek:

1. Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir.

1. Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir.

3. Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge

Örnek:

1. Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım.

1. Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım.

4. Tanınmayan, bilinmeyen, yad

Örnek:

1. Yabancı müşteri giremezdi kapısından. Gelenler hep edebiyat adamlarıydı.

1. Yabancı müşteri giremezdi kapısından. Gelenler hep edebiyat adamlarıydı.

5. Aynı türden, aynı çeşitten olmayan

Örnek:

1. Yağın içinde yabancı maddeler var.

1. Yağın içinde yabancı maddeler var.

6. Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan

Örnek:

1. Bu uygulamanın yabancısıyım.

1. Bu uygulamanın yabancısıyım.

7. Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan

Örnek:

1. Yabancı arabalar buraya park edemez.

1. Yabancı arabalar buraya park edemez.


yabancı çıta
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kirişli birleştirmelerde iki tarafa açılan yuvaya uygun ölçü ve biçimde hazırlanmış ince, dar parça


yabancı dil
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ana dilin dışında olan dillerden her biri

2. Ana dilin dışında öğrenilen uzmanlık dili


yabancı gelmek
Anlamı:

1. tanımamak

Örnek:

1. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız / Hatırası bile yabancı gelir

1. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız / Hatırası bile yabancı gelir


yabancı gibi durmak
Anlamı:

1. bir işe karışmamak, ilgi göstermemek, çekinmek


yabancı saha
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dış saha


yabancı saymak (veya tutmak)
Anlamı:

1. yabancı gibi görmek, yabancı olarak benimsemek


yabancıl
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Uzak, yabancı ülkelerle ilgili, bu ülkelerden getirilmiş, egzotik


yabancılama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yabancılamak işi


yabancılamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yabancı gibi görmek, kendinden saymamak, yadırgamak


yabancılaşabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yabancılaşabilmek işi


yabancılaşabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yabancılaşma ihtimali veya imkânı bulunmak


yabancılaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yabancılaşmak işi

Örnek:

1. İnsanın o şehre yabancılaşması, kendisinin bellek daralmasından kaynaklanmaz.

1. İnsanın o şehre yabancılaşması, kendisinin bellek daralmasından kaynaklanmaz.

2. toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , Belli tarihsel şartlarda insan ve toplum etkinlikleri ürünlerinin, bu etkinliklerden bağımsız ve bunlara egemen olan ögelerin değişik biçimde kavranması


yabancılaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tanımaz, bilmez duruma gelmek, yabancı olmak, bigâne düşmek

2. Alışamamak, yadırgamak, yabancılık çekmek

Örnek:

1. Ses Sevim'in sesi fakat kalınlaşmış, tıkanmış, yabancılaşmış bir ses.

1. Ses Sevim'in sesi fakat kalınlaşmış, tıkanmış, yabancılaşmış bir ses.


yabancılaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yabancılaştırmak işi


yabancılaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yabancı duruma getirmek


yabancılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yabancı olma durumu, bigânelik

Örnek:

1. İstanbul'u özlediğimi anlıyor ama yabancılığımı da garipsiyordum.

1. İstanbul'u özlediğimi anlıyor ama yabancılığımı da garipsiyordum.


yabancılık çekmek
Anlamı:

1. bir iş veya çevrede yabancı olmaktan doğan güçlüklere uğramak


yabancılık duymak
Anlamı:

1. bir kimseye, bir şeye alışamamak

Örnek:

1. Kendisini uykuya veremiyor, her dakika yabancılık duyuyor.

1. Kendisini uykuya veremiyor, her dakika yabancılık duyuyor.


yabancıllık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir eserde uzak, yabancı ülkelerle ilgili olayları, kişileri, yöresel görüşleri yansıtma, egzotizm, egzotiklik


yabancısı olmamak
Anlamı:

1. tanıdık, bildik olmak

Örnek:

1. Ruhunun derinliklerinden ürperti dolu, hiç de yabancısı olmadığı sinyaller alıyordu.

1. Ruhunun derinliklerinden ürperti dolu, hiç de yabancısı olmadığı sinyaller alıyordu.