Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yabanıllık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yabanıl olma durumu, vahşilik, vahşet


yabanlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bayram gibi önemli günlerde veya konukların yanına çıkarken giyilen yeni giysi, kişilik, adamlık

Örnek:

1. Yabanlık lacivert entarisi, başörtüsü, çökük yanaklarıyla annesi kapıda bekliyordu.

1. Yabanlık lacivert entarisi, başörtüsü, çökük yanaklarıyla annesi kapıda bekliyordu.

2. Ekilmemiş, işlenmemiş toprak

Örnek:

1. Benim çocukluğumda buraları hep yabanlıktı.

1. Benim çocukluğumda buraları hep yabanlıktı.


yabansı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Acayip

Örnek:

1. Kaçmış uykum yabansı ormanlardan / Dağlar mağaralarla ovalara kaçmış

1. Kaçmış uykum yabansı ormanlardan / Dağlar mağaralarla ovalara kaçmış

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Abartılı, görülmemiş, duyulmamış

Örnek:

1. Kalabalıklaşan şehirlerde yapılarla elde edilebilen yabansı rantlar, insanları çileden çıkarıyor.

1. Kalabalıklaşan şehirlerde yapılarla elde edilebilen yabansı rantlar, insanları çileden çıkarıyor.


yabansılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yabansı olma durumu, tuhaflık


yabansıma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yabansımak işi


yabansımak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yabansı bulmak, garip ve tuhaf bulmak


yabantırak
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Sulak yerlerde yetişen bir tür dereotu (Anethum graveolens)


yabgu
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Orta Asya'da kurulan ilk Türk devletlerinde kağandan sonra gelen en üst düzeydeki yöneticinin unvanı

2. Hükümdar


yad

İlgili Kelimeler:

yad el, yad erklik, yad estetik, yad gerekirci

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yabancı


yâd
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Anma

2. Hatır, zihin

Örnek:

1. Yâdımda ezelî ve mor bir fecir memleketi gibi kalan doğduğum yeri gözümün önüne getirmek isterim.

1. Yâdımda ezelî ve mor bir fecir memleketi gibi kalan doğduğum yeri gözümün önüne getirmek isterim.


Lisan : Farsça yād

Telaffuz : yâ:d

yad el
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yabancı yer, gurbet


yad eller
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Baba ocağından uzak yerler, gurbet

2. Yabancı kimseler, yabancılar

Örnek:

1. Yiğidin başına bir iş gelirse / Onu yad ellere açıcı olma

1. Yiğidin başına bir iş gelirse / Onu yad ellere açıcı olma


yad erklik
Anlamı:

1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Dışarıdan gelen yasa veya buyruğa göre davranma, özerklik karşıtı

2. toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , Bir topluluğun yabancı kimseler tarafından yöneltilmesi durumu


yad estetik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , Estetiğe aykırı


Lisan : Türkçe yad + Fransızca esthétique

yâd etmek
Anlamı:

1. anmak, hatırlamak

Örnek:

1. Bunu derhâl halkın hesabına iyi bir numara olarak yâd ettim.

1. Bunu derhâl halkın hesabına iyi bir numara olarak yâd ettim.


yad gerekirci
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , Belirlenmezci


yad gerekircilik
Anlamı:

1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Belirlenmezcilik


yada taşı
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Birbirine sürtülünce yağmur yağacağına inanılan koyu yeşil renkli, genellikle yuvarlak, fındık büyüklüğünde bir taş, yağmur taşı

Örnek:

1. İşte o zaman Esen Börü, babasından kalan yada taşını çıkarıp yağmur yağdırdı.

1. İşte o zaman Esen Börü, babasından kalan yada taşını çıkarıp yağmur yağdırdı.


yadigâr

İlgili Kelimeler:

baba yadigârı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir kimseyi, bir olayı hatırlatan nesne veya kişi, andaç

Örnek:

1. Bir eser bırakmadan geleceğe yadigâr / Bırakmışım kime ne, bırakmasam ne zarar

1. Bir eser bırakmadan geleceğe yadigâr / Bırakmışım kime ne, bırakmasam ne zarar


Lisan : Farsça yādigār

Telaffuz : ya:digâ:rı

yadigâr bırakmak
Anlamı:

1. hatırlanmak için arkasında bir kimseyi veya bir nesneyi bırakmak

Örnek:

1. Duvarlar, hattat sütbabamın yadigâr bıraktığı levhalarla süslenmişti.

1. Duvarlar, hattat sütbabamın yadigâr bıraktığı levhalarla süslenmişti.


yadigâr kalmak
Anlamı:

1. bir olayı, bir kimseyi hatırlatan bir nesne, bir özellik bırakılmış olmak

Örnek:

1. İçlerinde, babasının günlerinden yadigâr kalanlar birer birer göçmüş...

1. İçlerinde, babasının günlerinden yadigâr kalanlar birer birer göçmüş...


yadigâr olmak
Anlamı:

1. hatıra olarak kalmak

Örnek:

1. Bir de yadigâr olmak üzere fotoğraf bıraktı.

1. Bir de yadigâr olmak üzere fotoğraf bıraktı.


yadımlama
Anlamı:

1. isim , isim , biyoloji , biyoloji , isim , isim , biyoloji , biyoloji , Canlı protoplazmayı yapan büyük ve karmaşık yapılı moleküllerin enerji çıkararak yanması, yıkım, katabolizma, özümleme karşıtı


yâdını uyandırmak
Anlamı:

1. birini hatırlatmak

Örnek:

1. Ona ait her hatıra muazzez ve yâdını uyandıracak her vesile kıymetlidir.

1. Ona ait her hatıra muazzez ve yâdını uyandıracak her vesile kıymetlidir.


yadırgama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yadırgamak işi

Örnek:

1. Üç gündür bu haberin uyandırdığı bir yadırgama duygusundan kurtulamıyorum.

1. Üç gündür bu haberin uyandırdığı bir yadırgama duygusundan kurtulamıyorum.