Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
ülkeler coğrafyası
Anlamı:

1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Yeryüzündeki değişik yerlerin olaylarıyla coğrafya arasındaki ilintiyi araştıran ve coğrafyanın en geniş kolunu oluşturan bilim dalı


Ülker
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Boğa takımyıldızı sınırları içinde bulunan, yedi parlak yıldız ve etrafındaki gaz katmanı ile güzel görünüm veren yıldız kümesi, Yedikızkardeş, Süreyya, Pervin


Özel: Evet

ülkesel
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ülkeye ilişkin


ülkesellik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ülkeye ilişkin olma durumu


ülkü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey, ideal

Örnek:

1. Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür.

1. Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür.

2. İnsanı duyular dünyasının üstüne yükselten ve hiçbir zaman tam olarak gerçekleştirilemeyecek olan, yalnızca erişilmesi istenen amaç olarak kalan kılavuz ilke, mefkûre, ideal, vizyon

Örnek:

1. Bu yarının dünyasını, insanlığını düzenleyecek ülkünün sahipleri!

1. Bu yarının dünyasını, insanlığını düzenleyecek ülkünün sahipleri!

3. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Gerçekte olmayıp yalnız düşüncede tasarım biçiminde var olan, yalnızca düşünce ile kavranabilen şey, ideal


ülkücü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir ülküye çıkar gütmeden bağlı olan, idealist

Örnek:

1. Bunların aralarında ülkücü ve vatanlarını canlarından binkat fazla seven gazeteciler, yazarlar vardı.

1. Bunların aralarında ülkücü ve vatanlarını canlarından binkat fazla seven gazeteciler, yazarlar vardı.


ülkücülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir ülküyle belirlenmiş olan, bu ülküye çıkar gütmeden bağlı kalan yaşama biçimi ve dünya görüşü, idealizm


ülküdaş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Aynı ülküye bağlı olanlardan her biri


ülküdaşlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ülküdaş olma durumu


ülküleştirilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ülküleştirilmek işi


ülküleştirilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ülküleştirme işi yapılmak


ülküleştirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ülkü durumuna getirme, idealleştirme


ülküleştirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Ülkü durumuna getirmek, idealleştirmek


ülküsel
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ülkü ile ilgili, ideal

Örnek:

1. Ülküsel güzellik ve ten ihtirası yaşanan aşkta iç içe karışır.

1. Ülküsel güzellik ve ten ihtirası yaşanan aşkta iç içe karışır.


ülser
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yara

2. tıp , tıp , tıp , tıp , Sindirim organlarında ve özellikle mide ile onikiparmak bağırsağında görülen yara, karha

Örnek:

1. Bir süre, mide ülseri tanısıyla sayrılık geçirdi.

1. Bir süre, mide ülseri tanısıyla sayrılık geçirdi.


Lisan : Fransızca ulcère

ültimatom
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir devletin başka bir devlete verdiği ve hiçbir tartışma veya karşı koymaya yer bırakmaksızın, tanıdığı sürede isteklerinin yerine getirilmesini istediği nota

2. Uyulması gereken kuralları kesin bir dille anlatma


Lisan : Fransızca ultimatum

ültimatom vermek
Anlamı:

1. nota vermek, istekleri sert bir biçimde bildirmek

Örnek:

1. Ankara'dakilere şöyle bir ültimatom vermekten doğrusu kendisini alamamıştı.

1. Ankara'dakilere şöyle bir ültimatom vermekten doğrusu kendisini alamamıştı.


ültimatomsu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ültimatomu andıran, ültimatoma benzeyen, ültimatom gibi

Örnek:

1. Bugün, sanırım akşama doğru partiden ültimatomsu bir tebliğ alacaksın.

1. Bugün, sanırım akşama doğru partiden ültimatomsu bir tebliğ alacaksın.


ultramodern
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Düşünce, eğilim, üslup için en üst sınırda olan, çok modern olan


Lisan : Fransızca ultramoderne

ultrason
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Yansılanım

Örnek:

1. Deniz sondajlarında ultrasondan yararlanılır.

1. Deniz sondajlarında ultrasondan yararlanılır.


Lisan : Fransızca ultrason

ultraviyole
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Morötesi


Lisan : Fransızca ultraviolet

ulu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Erdemleri bakımından çok büyük, yüce

Örnek:

1. Aile uluları arasında buna bir çare bulmak için dertleşmeler olur.

1. Aile uluları arasında buna bir çare bulmak için dertleşmeler olur.

2. Çok yüksek, çok büyük olan (şey)

Örnek:

1. Dökülen meyvelerinden fazla, açılmış çiçekleri bulunan bir ulu ağaç.

1. Dökülen meyvelerinden fazla, açılmış çiçekleri bulunan bir ulu ağaç.


ulu orta
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Açıktan açığa

Örnek:

1. Ticaret, ulu orta bir ihtikâr işi olmuştu.

1. Ticaret, ulu orta bir ihtikâr işi olmuştu.

2. Herkesin içinde aleni bir biçimde, çekinmeksizin


Ulubey
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ordu iline bağlı ilçelerden biri

2. Uşak iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ulu'bey

Uluborlu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Isparta iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ulu'borlu