Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
bağa

İlgili Kelimeler:

otlu bağa

Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kaplumbağa

2. Deniz kaplumbağasının kabuğu

3. Kaplumbağa kabuğu

Örnek:

1. Bağanın ne olduğunu biliyorsun değil mi Meryem, kaplumbağanın sırtını kaplayan kabuktur.

1. Bağanın ne olduğunu biliyorsun değil mi Meryem, kaplumbağanın sırtını kaplayan kabuktur.

4. Ur

5. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kaplumbağa kabuğundan yapılmış veya bu kabuğu andırır biçimde olan

Örnek:

1. Bağa gözlük.

1. Bağa gözlük.


bağa bak, üzüm olsun, yemeye yüzün olsun
Anlamı:

1. `kişi, karşılık beklediği işten istediğini alabilmek için gereken harcamaları yapmalıdır` anlamında kullanılan bir söz


bagaj

İlgili Kelimeler:

bagaj kapağı, bagaj kilidi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yolcu yükü

2. Yolcu taşıtlarında yüklerin konulduğu yer

3. Otomobillerin yük konulabilen, genellikle arkada olan bölümleri


Lisan : Fransızca bagage

bagaj kapağı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Otomobil bagajlarını kapatmaya veya kilitlemeye yarayan bölüm


bagaj kilidi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bagaj kapağını kilitlemeye yarayan alet


bağan
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Düşük

2. Ölü doğan kuzunun derisi


bağboğan
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Küsküt


Telaffuz : ba'ğboğan

bağcı

İlgili Kelimeler:

göz bağcı, kasık bağcı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bağ yetiştirip ürününü satan kimse

2. Bağlayan veya soğuk haddehaneden çıkan metal şerit bobinlere bant yapıştıran kimse


bağcık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bağlama işinde kullanılan şerit biçiminde bağ

Örnek:

1. İnce belini önden bağcıklarla bağlanmış bir korsaj sıkmıştı.

1. İnce belini önden bağcıklarla bağlanmış bir korsaj sıkmıştı.


bağcıklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bağı olan, bağı bulunan

Örnek:

1. Bağcıklı ayakkabı.

1. Bağcıklı ayakkabı.


bağcıksız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bağı olmayan, bağsız

Örnek:

1. Bağcıksız ayakkabı.

1. Bağcıksız ayakkabı.


Bağcılar
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İstanbul iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ba'ğcılar

bağcılık

İlgili Kelimeler:

göz bağcılık

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bağcının yaptığı iş


bağda
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Ayağa vurulan, ipten, ağaçtan veya demirden yapılan köstek


bağdadi
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ağaç direkler üzerine çakılmış çıtalara sıva vurularak yapılan (duvar veya tavan)

Örnek:

1. Eski bir deponun ön tarafında, depodan bağdadi bölmelerle ayrılmış harap bir odaydı, işe başladığım zaman yazıhanem.

1. Eski bir deponun ön tarafında, depodan bağdadi bölmelerle ayrılmış harap bir odaydı, işe başladığım zaman yazıhanem.

2. isim , isim , isim , isim , Yapılarda kullanılan çıta

3. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , 0,0501 gram olan ağırlık ölçü birimi


Lisan : Arapça baġdādī

Telaffuz : bağda:di:

bağdalama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bağdalamak işi


bağdalamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Düşürmek için ayağını birinin ayaklarına takmak, çelme atmak

2. spor , spor , spor , spor , Güreşte rakibe ayak sarması takmak


bağdama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bağdamak işi


bağdamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Birkaç şeyi birbirine geçirerek bağlamak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İçinden çıkılmayacak bir duruma getirmek, kördüğüm etmek


bağdaş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sağ ayağı sol uyluğun, sol ayağı sağ uyluğun altına alarak oturma biçimi


bağdaş kurmak
Anlamı:

1. sağ ayağı sol uyluğun, sol ayağı sağ uyluğun altına alarak oturmak

Örnek:

1. Bir tanesi karşılarında bağdaş kurmuş, oturmuş.

1. Bir tanesi karşılarında bağdaş kurmuş, oturmuş.


bağdaşabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bağdaşabilmek işi


bağdaşabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Bağdaşma ihtimali veya imkânı bulunmak


bağdaşık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Birbirlerine benzer karakterlere veya yapıya sahip parça veya birimlerden oluşan (bütün veya topluluk), mütecanis, homojen


bağdaşıklaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bağdaşıklaşmak durumu