92406 kayıt bulundu.
teravih namazı
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Ramazan ayı boyunca, yatsı namazından sonra kılınan namaz, teravih namazı
1. Bu ramazan gecesi, teravih kılınırken çarşıdan geçtik.
1. Bu ramazan gecesi, teravih kılınırken çarşıdan geçtik.
Lisan : Arapça terāvīḥ
Telaffuz : tera:vih
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Teravih
yaylı terazi, kuyumcu terazisi, su terazisi
1. isim , isim , isim , isim , Bir kolun iki ucuna asılı iki kefeden oluşan tartı, mizan
2. Elektronik tartma aracı
3. İp cambazlarının dengeyi sağlamak için kullandıkları uzun sırık
4. teknik , teknik , teknik , teknik , Su terazisi
5. spor , spor , spor , spor , Vücudun, asılarak veya dayanarak yere paralel bulunduğu denge duruşu
Lisan : Farsça terāzū
Telaffuz : tera:zi
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Zodyak üzerinde Başakla Akrep arasında bulunan takımyıldızın adı
Özel: Evet
Lisan : Farsça terāzū
Telaffuz : tera:zi
1. -i , -i , -i , -i , Cambazlıkta kol veya sırık yardımıyla denge sağlamak
2. Bir şeyin ağırlığını elle yoklamak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dengelenmek
2. Düşmemek için dengeyi korumak
1. Sonra beyaz bir maşlahla o hanım ve arkasında bir zenci kız ince iskeleden terazileniyor, yaylanıyor gibi geçiyorlar.
1. Sonra beyaz bir maşlahla o hanım ve arkasında bir zenci kız ince iskeleden terazileniyor, yaylanıyor gibi geçiyorlar.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Dördün
2. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Dörtleme
Lisan : Arapça terbīʿ
Telaffuz : terbi:
beden terbiyesi
1. isim , isim , isim , isim , Eğitim
1. Hepsi de karşılıklı bir iyilik ve bir terbiyeden istifade etmekteydiler.
1. Hepsi de karşılıklı bir iyilik ve bir terbiyeden istifade etmekteydiler.
2. Görgü
1. Davudi sesi, şetareti, terbiyesi kendisini hem kadınlara hem erkeklere sevdirmişti.
1. Davudi sesi, şetareti, terbiyesi kendisini hem kadınlara hem erkeklere sevdirmişti.
3. Bazı yemeklerin suyunu türlü yollarla koyulaştırma
4. Eti, pişirmeden önce çeşitli baharatlar, yağ, salça vb. şeyler içinde bir süre bekletme
5. Hayvanı alıştırma
1. Sessiz sinema filminde bir yabani atın terbiye sahnesi gösteriliyordu.
1. Sessiz sinema filminde bir yabani atın terbiye sahnesi gösteriliyordu.
Lisan : Arapça terbiye
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Araba hayvanlarının dizginleri
1. belli bir eğitimle, görgüyle yetişmek
1. Allah rahmet eyleye, ben terbiyemi anamdan aldım.
1. Allah rahmet eyleye, ben terbiyemi anamdan aldım.
Ön Takı : (birinden)
1. eğitmek
2. tabaklamak
3. et vb. maddeleri yumuşaması için belirli şeylerin içinde bir süre bekletmek
4. çorba vb. yemeklere yoğunlaşması ve daha çok lezzetli duruma gelmesi için süt, yumurta vb. katmak
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Terbiye bakımından
1. Kafaca, ruhça, zevkçe, terbiyece eski adam diyebileceğimiz bir örnek alınız.
1. Kafaca, ruhça, zevkçe, terbiyece eski adam diyebileceğimiz bir örnek alınız.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Eğitimci
1. Kumandandan, Halide Hanım'la onun beğeneceği birkaç Türk terbiyecisinin Şam'a gelmeleri için uğraşmalarını tavsiye eden bir telgraf aldım.
1. Kumandandan, Halide Hanım'la onun beğeneceği birkaç Türk terbiyecisinin Şam'a gelmeleri için uğraşmalarını tavsiye eden bir telgraf aldım.
1. -i , -i , -i , -i , Eğitmek
2. Çeşitli katkı maddeleriyle yemeği lezzetli duruma getirmek
1. Yemeği baharatlarla terbiyeledi.
1. Yemeği baharatlarla terbiyeledi.
terbiyeli çorba, terbiyeli köfte
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Topluluk kurallarına uygun olarak davranan, müeddep
1. Mamafih çok kibar, terbiyeli, nazlı ve vakur bir kadın.
1. Mamafih çok kibar, terbiyeli, nazlı ve vakur bir kadın.
2. Terbiye işlemi yapılmış (yemek)
1. isim , isim , isim , isim , Çeşitli katkı maddeleriyle lezzetli hâle getirilen çorba