Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
telaşa vermek
Anlamı:

1. davranış ve hareketleriyle çevresindekileri heyecana, aceleye, sıkıntıya sokmak

Örnek:

1. Bir münasebetsizin denizde boğulma taklidi yaparak vapuru telaşa verdiğini uzun uzun anlatmıştım.

1. Bir münasebetsizin denizde boğulma taklidi yaparak vapuru telaşa verdiğini uzun uzun anlatmıştım.


telaşe

İlgili Kelimeler:

telaşe müdürü, telaşe nazırı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Telaş

Örnek:

1. Şimdi telaşem biraz azalsın da getireceğim zaten.

1. Şimdi telaşem biraz azalsın da getireceğim zaten.


Lisan : Arapça telāşī

Telaffuz : tela:şe, l ince okunur

telaşe müdürü
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Çok telaşlı veya çevresini telaşa veren kimse, telaşe nazırı


telaşe nazırı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Telaşe müdürü


telaşına dalmak
Anlamı:

1. herhangi bir şeyle ilgili olarak heyecan içinde, aceleyle, sıkıntıyla davranmak

Örnek:

1. Karısı akşam telaşına dalmış, çardağın etrafında dolanıp duruyordu.

1. Karısı akşam telaşına dalmış, çardağın etrafında dolanıp duruyordu.


telaşlandırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Telaşlandırmak işi

Örnek:

1. Cahil bekçinin ... beni telaşlandırmasına rağmen yaralar da ehemmiyetli değil.

1. Cahil bekçinin ... beni telaşlandırmasına rağmen yaralar da ehemmiyetli değil.


telaşlandırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Telaşlanmasına sebep olmak


telaşlanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Telaşlanma işi


telaşlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Telaşlanmak işi

Örnek:

1. Fakat gördüğü şey, kederini filan unutup enikonu telaşlanmasına sebep oldu.

1. Fakat gördüğü şey, kederini filan unutup enikonu telaşlanmasına sebep oldu.


telaşlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sıkıntı duyarak acele etmek, endişelenmek, telaş etmek

Örnek:

1. Bazen lüzumundan fazla telaşlandığı olurdu.

1. Bazen lüzumundan fazla telaşlandığı olurdu.


telaşlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Telaş eden, telaşa düşen, pürtelaş

Örnek:

1. O akşam yine aynı telaşlı ses beni merdiven başında durdurdu.

1. O akşam yine aynı telaşlı ses beni merdiven başında durdurdu.

2. Aceleci

Örnek:

1. Onun telaşlı adımlarla binadan çıkıp karşıdaki adliyeye girdiğini gördüler.

1. Onun telaşlı adımlarla binadan çıkıp karşıdaki adliyeye girdiğini gördüler.


telaşlılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Telaşlı olma durumu


telaşsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Telaş etmeyen, telaş göstermeyen, soğukkanlı

Örnek:

1. Sonra telaşsız, emin adımlarla sinemaya doğru yürüdü.

1. Sonra telaşsız, emin adımlarla sinemaya doğru yürüdü.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Soğukkanlılıkla, şaşırmadan

Örnek:

1. Bu ikramın sebebini anlamak için telaşsız bekledi.

1. Bu ikramın sebebini anlamak için telaşsız bekledi.


telaşsızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Telaşsız olma durumu


telatin
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir tür sağlam, yumuşak dana veya öküz derisi


Lisan : Rusça

Telaffuz : l ince okunur

telcik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çok ince tel

2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Köklerin en ince uç bölümleri

3. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Erkek organda başçığı taşıyan ince bölüm

4. hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Sinir veya kas hücrelerinin sitoplazmasında bulunan ince iplikçikler


telef
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hayvanı yok etme, öldürme

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Boş yere harcama, yıpratma


Lisan : Arapça telef

telef etmek
Anlamı:

1. hayvanı öldürmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , mahvetmek, yok etmek

Örnek:

1. Gönlümü, gönlümü, cahil gönlümü / Bir güzele telef ettim ömrümü

1. Gönlümü, gönlümü, cahil gönlümü / Bir güzele telef ettim ömrümü


telef olmak
Anlamı:

1. hayvan, ölmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , mahvolmak


telefat
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Hastalık, afet vb. sebeplerle hayvanların toplu ölümü


Lisan : Arapça telefāt

Telaffuz : telefa:tı

teleferik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Birbirinden uzak iki yüksek yer arasında, havada gerilmiş bir veya birkaç çelik halat üzerinde kayarak hareket eden asılı taşıt

Örnek:

1. Ayrıca bir de teleferik var ama o her tarafa işlemiyor.

1. Ayrıca bir de teleferik var ama o her tarafa işlemiyor.


Lisan : Fransızca téléférique

telefon

İlgili Kelimeler:

telefon diplomasisi, telefon direği, telefon hattı, telefon kabini, telefon kartı, telefon kulübesi, telefon rehberi, telefon santrali, telefon sapığı, ankesörlü telefon, kartlı telefon, kontörlü telefon, kutulu telefon, mobil telefon, radyotelefon, telsiz telefon, araç telefonu, cep telefonu, el telefonu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Konuşmaları ileten ve yansıtan düzenek

2. Birbirinden uzakta bulunan kişilerin konuşmasını sağlayan aygıt

Örnek:

1. Mesela hep aynı saatlerde telefon çalardı.

1. Mesela hep aynı saatlerde telefon çalardı.


Lisan : Fransızca téléphone

telefon diplomasisi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Devletler arası ilişkilerde telefon aracılığıyla kurulan görüşme yolu


telefon direği
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Telefon tellerinin aktarımı için dikilen ağaç veya metal direk


telefon etmek (veya açmak)
Anlamı:

1. birini telefonla aramak ve bir şey söylemek

Örnek:

1. Siz gelmeyin, ben telefon eder, gelirim.

1. Siz gelmeyin, ben telefon eder, gelirim.