92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Açılan hamurun ince tel biçiminde kesilip kurutulmasıyla elde edilen ve genellikle çorbası yapılan bir yiyecek türü
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tel biçiminde olan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Ayrı ayrı teller durumunda
1. Birden o, saçını omuzlarına tel tel dağıtarak karşımda durdu.
1. Birden o, saçını omuzlarına tel tel dağıtarak karşımda durdu.
1. isim , isim , isim , isim , Kâğıtları birbirine tutturmaya yarayan teli basan araç
1. isim , isim , isim , isim , Kumaşla astar arasına konularak giysinin dik durmasını sağlayan kolalı bez
Lisan : İtalyanca tela
Telaffuz : te'la, l ince okunur
telaffuz cihazı, telaffuz organları
1. isim , isim , isim , isim , Söyleyiş
1. Bir, bebek telaffuzunu taklit etmediğiniz eksik.
1. Bir, bebek telaffuzunu taklit etmediğiniz eksik.
2. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Boğumlanma
Lisan : Arapça telaffuẓ
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Bir dildeki söz varlıklarının doğru ve düzgün telaffuzunu gösteren alet
1. söylemek
1. Bir türlü sesi çıkamıyor ve başka bir tek kelime daha telaffuz edemiyormuş.
1. Bir türlü sesi çıkamıyor ve başka bir tek kelime daha telaffuz edemiyormuş.
1. isim , isim , isim , isim , Seslerin söz durumuna gelmesini sağlayan organlar
1. isim , isim , isim , isim , Kötü bir etkiyi veya sonucu başka bir etki ile yok etme, karşılama, yerine koyma
1. Telafisi kolay olmayan bir zarar.
1. Telafisi kolay olmayan bir zarar.
Lisan : Arapça telāfī
Telaffuz : tela:fi:, l ince okunur
1. ziyan olan veya elden çıkan bir şeyin yerini doldurmak, karşılamak
1. Arada kaybettiği zamanı telafi etmek istercesine atak ve sabırsızdı.
1. Arada kaybettiği zamanı telafi etmek istercesine atak ve sabırsızdı.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Buluşma, kavuşma
Lisan : Arapça telāḳī
Telaffuz : tela:ki:, l ince okunur
hüsnütelakki
1. isim , isim , isim , isim , Anlayış
1. Bunu böylece, belki de bir telakkiye göre küstahça yazmamı açık sözlülüğüme bağışlayın.
1. Bunu böylece, belki de bir telakkiye göre küstahça yazmamı açık sözlülüğüme bağışlayın.
2. Kabul etme, sayma
Lisan : Arapça telaḳḳī
Telaffuz : telakki:, l ince okunur
1. saymak, öyle kabul etmek, öyle anlamak
1. Yeniçeriler bunu uğursuzluk telakki edip paşaya isyan bayrağı çektiler.
1. Yeniçeriler bunu uğursuzluk telakki edip paşaya isyan bayrağı çektiler.
1. sayılmak, öyle kabul edilmek
1. Pek taaccüp ettim, niye mücrim telakki olunacakmış?
1. Pek taaccüp ettim, niye mücrim telakki olunacakmış?
1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir sebeple acelecilik
1. Atatürk'ün gelişini göremedik ama koridordaki telaştan meseleyi anladık.
1. Atatürk'ün gelişini göremedik ama koridordaki telaştan meseleyi anladık.
2. Kaygı, tasa, sıkıntı
1. Ben geçerken onun telaşı, sizi dürtmesi gözümden kaçmadı.
1. Ben geçerken onun telaşı, sizi dürtmesi gözümden kaçmadı.
3. Şaşkınlıktan doğan karışıklık, kargaşa
1. Herkes yağmur telaşı içindeydi. Islanmış, çamurlanmış, dört bir yanımdan geçiyorlardı.
1. Herkes yağmur telaşı içindeydi. Islanmış, çamurlanmış, dört bir yanımdan geçiyorlardı.
Lisan : Arapça telāşī
Telaffuz : tela:şı, l ince okunur
1. herhangi bir sebeple heyecanlanmak, endişelenmek, acele etmek
1. Mabeyni büyük bir telaş alıyor.
1. Mabeyni büyük bir telaş alıyor.
Ön Takı : (birini)
1. sıkıntı duyarak acele etmek, endişelenmek, telaşlanmak
1. Nazım Paşa böyle bir içtimadan ne kadar telaş etse haklı idi.
1. Nazım Paşa böyle bir içtimadan ne kadar telaş etse haklı idi.
1. telaşını belli etmek
1. Polisle ben konuşurum, siz telaş göstermeyin.
1. Polisle ben konuşurum, siz telaş göstermeyin.
1. telaşlanmak
1. Vapur işlemeyecek zamanlarda bile bir gün işinden kalmadığını bilen Hayriye Hanım telaşa düştü.
1. Vapur işlemeyecek zamanlarda bile bir gün işinden kalmadığını bilen Hayriye Hanım telaşa düştü.