92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma
1. Yahya Kemal tecessüsü, üstelemeyi Doğuluların bir kusuru olarak görür.
1. Yahya Kemal tecessüsü, üstelemeyi Doğuluların bir kusuru olarak görür.
2. Merakını gidermeye çalışma, görme, anlama merakı
1. Bütün dikkat ve tecessüsümle etrafımda bir an evvel muayyeniyet yaratmaya çalışıyordum.
1. Bütün dikkat ve tecessüsümle etrafımda bir an evvel muayyeniyet yaratmaya çalışıyordum.
Lisan : Arapça tecessus
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Parçalara ayrılma, ayrılma, bölünme
Lisan : Arapça tecezzī
Telaffuz : tecezzi:
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Birinin bir konuda bilgisizliğini söyleme, bilmezleme
1. Artık itirazlar, teçhiller, istihzalar, hiddetler birbirini takip ediyordu.
1. Artık itirazlar, teçhiller, istihzalar, hiddetler birbirini takip ediyordu.
Lisan : Arapça techīl
Telaffuz : teçhi:li
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Donatma, donatım
Lisan : Arapça techīz
Telaffuz : teçhi:zi
1. isim , isim , isim , isim , Silah dışındaki savaş gereçleri, donatı
1. Silahını, teçhizatını ve hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor.
1. Silahını, teçhizatını ve hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor.
Lisan : Arapça techīzāt
Telaffuz : teçhi:za:tı
tecimevi
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ticaret
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Tacir, tüccar
1. Esnaf ve tecimenlerin konak ve yalılarında da yiyinti işleri her türlü sınırı aşar.
1. Esnaf ve tecimenlerin konak ve yalılarında da yiyinti işleri her türlü sınırı aşar.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ticarethane
Telaffuz : teci'mevi
vibrasyon tecridi
1. isim , isim , isim , isim , Ayırma, ayrı bir tarafta tutma
2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Soyutlama
3. fizik , fizik , fizik , fizik , Yalıtım
4. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Mahkûmu cezasını tek başına çekmesi için diğer hükümlülerden ayırma
1. O zaman herkes böyle bir tecride can atardı.
1. O zaman herkes böyle bir tecride can atardı.
Lisan : Arapça tecrīd
Telaffuz : tecri:di
1. herkesten veya her şeyden ayırmak, bir kenara koymak
2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , soyutlamak
3. fizik , fizik , fizik , fizik , yalıtmak
1. isim , isim , isim , isim , Deneyim
1. Her tarih eseri, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak yazarın hayat tecrübesine bağlıdır.
1. Her tarih eseri, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak yazarın hayat tecrübesine bağlıdır.
2. Deney
3. Görgü
Lisan : Arapça tecribe
1. denemek, sınamak
1. Galiba ızdırabın ne olduğunu tecrübe edenler için saadet boş laf.
1. Galiba ızdırabın ne olduğunu tecrübe edenler için saadet boş laf.
2. deneyim kazanmak
1. üst üste başarısız denemelere konu etmek
1. Hastaları tecrübe tahtasına çevirmiş nice vakaları rastgele bir kinin tedavisiyle tedavi ettiğimi bilirim.
1. Hastaları tecrübe tahtasına çevirmiş nice vakaları rastgele bir kinin tedavisiyle tedavi ettiğimi bilirim.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tecrübesi olan, görmüş geçirmiş
1. Bu tecrübeli deniz kurdunun muhakkak bir beklediği var.
1. Bu tecrübeli deniz kurdunun muhakkak bir beklediği var.