92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tanıtlama işi yapılmak veya tanıtlama işine konu olmak, ispatlanmak
1. -i , -i , -i , -i , Tanıtlama ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Tanıtlama becerisi bulunmak
tanıtma adı, tanıtma filmi, tanıtma kartı, tanıtma yazısı
1. isim , isim , isim , isim , Tanıtmak işi, takdim, prezantasyon
1. Bu bir avuç insandan hemen hiçbiri, bugün tanıtma alanında çalışmamaktadır.
1. Bu bir avuç insandan hemen hiçbiri, bugün tanıtma alanında çalışmamaktadır.
1. isim , isim , isim , isim , Tanıtımı ayrıntılı bir biçimde sağlayan, ilgi çekici, kısa ad, jenerik
1. isim , isim , sinema , sinema , isim , isim , sinema , sinema , Bir sinemada bir sonraki programı veya filmi tanıtmak için filmden önce gösterilen örnek parçalar, fragman
1. isim , isim , isim , isim , Kitap, dergi, film vb. eserlerin özelliklerini genel çizgileriyle anlatan yazı
2. sinema , sinema , televizyon , televizyon , sinema , sinema , televizyon , televizyon , Bir filmde emeği geçen yapımcı, yönetmen, oyuncu vb.nin adlarını, filmin yapımıyla ilgili bilgileri içine alan, filmin başında veya sonunda bulunan liste, jenerik
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bir kimsenin veya bir şeyin tanınmasını sağlamak
2. Bir kişinin kim olduğunu başkasına bildirmek, tanıştırmak, takdim etmek, prezante etmek
1. Bizim eve sığınmış, terbiyeli bir kadıncağız diye tanıtmıştım.
1. Bizim eve sığınmış, terbiyeli bir kadıncağız diye tanıtmıştım.
1. isim , isim , isim , isim , İlaçların bileşimi, yan etkileri vb. ile nasıl kullanılacağını anlatan bilgileri içeren tanıtma yazısı, tarife, prospektüs
1. -i , -i , -i , -i , Tanıma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Geldiler ama ne şehir onları ne de onlar şehri ilk görüşte tanıyabildiler.
1. Geldiler ama ne şehir onları ne de onlar şehri ilk görüşte tanıyabildiler.
2. Tanıma becerisi bulunmak
1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Başka bir çizgiye, eğriye veya yüzeye dokunan fakat onu kesmeyen çizgi, eğri veya yüzey
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir şeye yalnız bir noktada değen
Lisan : Fransızca tangent
tanksavar, safra tankı
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Zırhlı ve silahlı, tekerlekleri paletli, motorlu savaş taşıtı
2. Su, yakıt vb. sıvıları depolamaya yarayan araç
1. Akaryakıt tankı.
1. Akaryakıt tankı.
Lisan : Fransızca tank
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Tank kullanan veya tankla birlikte savaşan asker