92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Sağlık memuru, sağlık görevlisi
2. Orduda basit sağlık işleri görebilecek kadar bilgi ve deneyimi olan er, çavuş veya başçavuş
1. isim , isim , isim , isim , Büyücü
1. Sihirbaz ise gözleri bağlı olduğu hâlde sorulara tek tek doğru cevabı yapıştırıveriyordu.
1. Sihirbaz ise gözleri bağlı olduğu hâlde sorulara tek tek doğru cevabı yapıştırıveriyordu.
Lisan : Arapça siḥr + Farsça -bāz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Büyülü
1. Hakiki şiir, kelimelerinin lügat manalarından ziyade onların tılsım formülleriyle açılır sihirkâr bir bahçedir.
1. Hakiki şiir, kelimelerinin lügat manalarından ziyade onların tılsım formülleriyle açılır sihirkâr bir bahçedir.
Lisan : Arapça siḥr + Farsça -kār
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Büyülü
1. Bu sihirli şarapla para, Garden Bar'da, Tanrı'nın gecesi su gibi akardı.
1. Bu sihirli şarapla para, Garden Bar'da, Tanrı'nın gecesi su gibi akardı.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Evlilik yoluyla meydana gelen (akrabalık)
Lisan : Arapça ṣihrī
Telaffuz : sıhri:
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Evlenme sonucu oluşan yakınlık, dünürlük, hısımlık
1. Kendi yetiştirdiği evlatlığı, Kimya ile evlendirmek suretiyle bir nevi sıhriyet de tesis edebilmişti.
1. Kendi yetiştirdiği evlatlığı, Kimya ile evlendirmek suretiyle bir nevi sıhriyet de tesis edebilmişti.
Lisan : Arapça ṣihriyyet
1. hısımlık oluşturmak
1. Süleyman Şah, kurtuluşu Osman Oğulları ile sıhriyet peyda etmekte görüyordu.
1. Süleyman Şah, kurtuluşu Osman Oğulları ile sıhriyet peyda etmekte görüyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Şiilik mezhebinden olan kimse
Özel: Evet
Lisan : Arapça şīʿī
Telaffuz : şii:
1. isim , isim , isim , isim , Hz. Muhammed'in ölümünden sonra, damadı Ali'nin ilk halife ve imametin ancak onun soyundan gelenlere ait olduğunu kabul edenlerin, Sünnilerden ayrılarak kurdukları mezhep, Şia
Özel: Evet
şiir defteri, şiir dinletisi, şiir kitabı, lirik şiir, mensur şiir, halk şiiri, saz şiiri
1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım, koşuk
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Düş gücüne, hayale, imgeye, gönle seslenen, anı, duygu, coşku uyandıran, etkileyen şey
1. Burada herkes kendi gönlünden olduğu kadar bu tabiatın içinden gelen bir şiiri dinler.
1. Burada herkes kendi gönlünden olduğu kadar bu tabiatın içinden gelen bir şiiri dinler.
Lisan : Arapça şiʿr
1. isim , isim , isim , isim , Yazılmış veya derlenmiş şiirlerin içinde bulunduğu defter
1. Ya kitaplarım ya şiir defterim / Yanarım bakkal eline düşerse
1. Ya kitaplarım ya şiir defterim / Yanarım bakkal eline düşerse
1. şiir yazmak veya söylemek
1. Onun bir parçası olan insan da tazelenir bu mevsimde, ozanların şiir düzmeleri bu yüzdendir işte.
1. Onun bir parçası olan insan da tazelenir bu mevsimde, ozanların şiir düzmeleri bu yüzdendir işte.
1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Mensur şiir