92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Kırlarda görülen bir tür çalı cinsi bitki
Telaffuz : sığı'rödü
1. isim , isim , isim , isim , Büyükbaş hayvan güden kimse, sığır çobanı, nahır
1. Çok geçmeden küçük Mehmet'in bütün köye sığırtmaç olacak kabiliyette olduğunu gördü.
1. Çok geçmeden küçük Mehmet'in bütün köye sığırtmaç olacak kabiliyette olduğunu gördü.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ancak sığmak, güçlükle sığmak
1. Bir başka fotoğrafı ona doğru tuttum, çerçeve içine sığışmak için herkes birbirine yapışmıştı sanki.
1. Bir başka fotoğrafı ona doğru tuttum, çerçeve içine sığışmak için herkes birbirine yapışmıştı sanki.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Sığıştırma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Sığıştırma becerisi bulunmak
sığla yağı
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Günlük ağacı
Lisan : Rumca
1. isim , isim , isim , isim , Günlük ağacının gövdesinden elde edilen, ülser tedavisinde, kozmetik ürünlerin yapımında kullanılan bir yağ
1. isim , isim , isim , isim , Sığ olma durumu
2. Sığ yer
1. İskelenin beri yanındaki sığlıktan yürüdük.
1. İskelenin beri yanındaki sığlıktan yürüdük.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yüzeyde kalma durumu, derine inmeme durumu
1. Güzelliğinin sığlığını göre göre onu sevmeyi sürdürmek gerekiyordu artık.
1. Güzelliğinin sığlığını göre göre onu sevmeyi sürdürmek gerekiyordu artık.
1. isim , isim , isim , isim , Sığmak işi
1. Sokağa bıraktıkları otomobile altı kişi sığmaya çalıştılar.
1. Sokağa bıraktıkları otomobile altı kişi sığmaya çalıştılar.
1. -e , -e , -e , -e , Bir kaba, bir yere bütünüyle girebilmek veya içinden geçebilmek
1. Bir tavla zarı kadar küçücük eve / Bir kadın iki çocuk nasıl sığar?
1. Bir tavla zarı kadar küçücük eve / Bir kadın iki çocuk nasıl sığar?
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Uygun olmak
1. Bu davranışın ne akla ne mantığa ne de insanlığa sığar!
1. Bu davranışın ne akla ne mantığa ne de insanlığa sığar!
2. Kin başka, aşk başkadır, kızım! Muhabbete cinayet sığmaz.
2. Kin başka, aşk başkadır, kızım! Muhabbete cinayet sığmaz.
sigorta poliçesi, sigorta primi, ikili sigorta, otomatik sigorta, sosyal sigorta, zorunlu sigorta, alışveriş sigortası, ferdî kaza sigortası, hayat sigortası, ihtiyarlık sigortası, işçi sigortası, ölüm sigortası, sağlık sigortası, yangın sigortası, yaşam sigortası, yaşlılık sigortası
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin veya bir kimsenin herhangi bir yönden ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için önceden ödenen prim karşılığında bu işle uğraşan kuruluşla yapılan iki taraflı bağlantı sözleşmesi
1. İsveç'te çok sağlam bir sigorta sistemi var.
1. İsveç'te çok sağlam bir sigorta sistemi var.
2. Bu tür sözleşmeleri yapan şirket
3. Özellikle elektrik devresinde, akım çok güçlü olduğunda eriyerek güvenliği sağlayan, kazayı önleyen nesne veya düzen
1. Bir hatta giden sigorta yanarsa o hattın lambaları söner.
1. Bir hatta giden sigorta yanarsa o hattın lambaları söner.
Lisan : İtalyanca sicurta
Telaffuz : sigo'rta
1. bir şeyi, bir kimseyi ileride olabileceği düşünülen kazanın zararını gidermek için sigortaya bağlamak
1. bir kimse veya bir şey ileride olabileceği düşünülen kazanın zararını gidermek için sigortaya bağlanmak
1. isim , isim , isim , isim , Sigortalı ile sigorta şirketi arasında tarafların karşılıklı hak ve borçlarını gösteren ve sözleşmenin kanıtlanması amacıyla düzenlenen belge
1. isim , isim , isim , isim , Sigortacının sağlamış olduğu güvenceye karşılık olarak sigortalının ödediği ücret
1. isim , isim , isim , isim , Belirli bir prim karşılığında, sigortalıya veya bir tazminattan yararlanacağı belirtilmiş olan kimseye, zarara uğraması durumunda belli bir para veya gelir ödemeyi üstlenen kimse