Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
avuç içi kadar
Anlamı:

1. pek küçük, dar (yer)


avuçlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Avuçlamak işi, apazlama, hapazlama


avuçlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Avuçla kavramak, avuçla almak, apazlamak, hapazlamak

Örnek:

1. Kapının sarı tokmağını avuçlayıp çeviriyor, kolaycacık açılıyor kapı.

1. Kapının sarı tokmağını avuçlayıp çeviriyor, kolaycacık açılıyor kapı.


avuçlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Avuçlanmak işi


avuçlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Avuçlama işine konu olmak


avuçlatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Avuçlatmak işi


avuçlatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Avuçlama işini yaptırmak


avuçlayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Avuçlayabilmek işi


avuçlayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Avuçlama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Avuçlamaya gücü yetmek


avuçlayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Avuçlama işi


avuçlayıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Avuçlayıvermek işi


avuçlayıvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çabucak avuçlamak


Telaffuz : avuçlayı'vermek

avucu (veya avuçları) kaşınmak
Anlamı:

1. avucundaki kaşıntıyı bir yerden para geleceğine yormak


avucuna saymak
Anlamı:

1. peşin olarak ödemek


Ön Takı : (parayı)

avucunu yalamak
Anlamı:

1. alay yollu , alay yollu , alay yollu , alay yollu , umduğunu ele geçirememek

Örnek:

1. Sen avucunu yalarsın! Beni daha fazla rahatsız etme, tamam mı?

1. Sen avucunu yalarsın! Beni daha fazla rahatsız etme, tamam mı?


avucunun içi gibi bilmek
Anlamı:

1. bir yeri, bir şeyi çok iyi ve ayrıntılı olarak bilmek

Örnek:

1. Sizin analarınızın, babalarınızın hayat idealini avucumun içi gibi bilirim.

1. Sizin analarınızın, babalarınızın hayat idealini avucumun içi gibi bilirim.


avucunun içinde tutmak
Anlamı:

1. ona istediğini yaptıracak güçte olmak


avucunun içine almak
Anlamı:

1. bir kimseyi baskı ve etkisi altına almak


avukat
Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Hak ve yasa işlerinde isteyenlere yol göstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde başkalarının hakkını aramayı, korumayı meslek edinen ve bunun için yasanın gerektirdiği şartları taşıyan kimse

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gerekmediği hâlde başkasını savunan, onun adına konuşan kimse

Örnek:

1. O mirasın ağırlığı altında ezilip susacaklarına, bir de ülkemizde insan haklarının avukatı kesilmiyorlar mı cin ifrit oluyorum.

1. O mirasın ağırlığı altında ezilip susacaklarına, bir de ülkemizde insan haklarının avukatı kesilmiyorlar mı cin ifrit oluyorum.


Lisan : Fransızca avocat

avukat tutmak
Anlamı:

1. adli işlemleri gereğince yerine getirmek için bir avukata vekâletname verip onu yetkili kılmak

Örnek:

1. Kasabadan Bilâl Efendi'yi avukat tuttular.

1. Kasabadan Bilâl Efendi'yi avukat tuttular.


avukatlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Avukat mesleği

2. Avukatın yaptığı iş

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gereksiz, boş savunma


avunabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Avunabilmek işi


avunabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Avunma ihtimali veya imkânı bulunmak


avunç
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Avuntu, teselli


avundurma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Avundurmak işi