92406 kayıt bulundu.
1. gevşeklik, ağırlık duymak ve uyumak istemek
1. Bütün asabıma bir rehavet çöktü, gözlerim kapandı.
1. Bütün asabıma bir rehavet çöktü, gözlerim kapandı.
rehber öğretmen, adres rehberi, şehir rehberi, telefon rehberi
1. isim , isim , isim , isim , Kılavuz
1. Rehberim sille, tokat hatta asker süngüsü, bir hayli darbe yedikten sonra işini tamamladı.
1. Rehberim sille, tokat hatta asker süngüsü, bir hayli darbe yedikten sonra işini tamamladı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birinin doğruyu bulmasına yardımcı olan, yol gösteren kimse veya şey, delil
1. Ben bunları düşünürken rehberim eliyle bir büyük bina gösterdi.
1. Ben bunları düşünürken rehberim eliyle bir büyük bina gösterdi.
Lisan : Farsça rehber
1. isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , Öğrencilerin özel durumlarıyla yakından ilgilenen ve öğrenciye, zorluklar karşısında yardımcı olan öğretmen
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Rehberi olan
1. Eli rehberli Amerikan turistleri gibi geldikleri şehrin önce tarihî anıtlarını ziyaret ederler.
1. Eli rehberli Amerikan turistleri gibi geldikleri şehrin önce tarihî anıtlarını ziyaret ederler.
1. isim , isim , isim , isim , Kılavuzluk
1. Şuursuz olarak bir 'eczane' kelimesinin rehberliğini arıyordu.
1. Şuursuz olarak bir 'eczane' kelimesinin rehberliğini arıyordu.
2. Öğrencilerinin sorunlarını öğrenerek onlara yardımda bulunma
1. yol göstermek, kılavuzluk etmek
1. Yenilik ve gençlik hareketine rehberlik etmektedir.
1. Yenilik ve gençlik hareketine rehberlik etmektedir.
1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Bir borcun ödeneceğine teminat olarak ödenince geri alınmak şartıyla borçlunun alacaklıya verdiği değerli şey
1. Evim rehinde olduğu için ona dalgıçlık etmek zorundayım.
1. Evim rehinde olduğu için ona dalgıçlık etmek zorundayım.
Lisan : Arapça rehn
1. bir anlaşma, sözleşme veya isteğin yerine getirilmesini sağlamak için bir kimseyi alıkoymak
2. birini aşırı derecede meşgul etmek, oyalamak
1. borçlu daha sonradan almak üzere değerli bir şeyini alacaklıya vermek
1. Hacı'dan gereken şunu bunu alarak toprağın şu parçasını, o parçasını rehin verdik.
1. Hacı'dan gereken şunu bunu alarak toprağın şu parçasını, o parçasını rehin verdik.
1. isim , isim , isim , isim , Bir anlaşma, sözleşme veya isteğin yerine getirilmesini sağlamak için güvence olarak ele geçirilen kimse, tutak
1. Bu anda elimizde bir rehinemiz var, onun için karşı karşıya olan vaziyetimiz sizinkinden çok sağlamdır.
1. Bu anda elimizde bir rehinemiz var, onun için karşı karşıya olan vaziyetimiz sizinkinden çok sağlamdır.
Lisan : Arapça rehīne
Telaffuz : rehi:ne
1. borçlu daha sonradan almak üzere değerli bir şeyini alacaklıya vermek
1. Beş lira için ananın saatini rehine koyduğunu unuttun mu?
1. Beş lira için ananın saatini rehine koyduğunu unuttun mu?
reis bey, reis efendi, reisülküttap, semtürreis, aile reisi, belediye reisi, ceza reisi, cumhur reisi, eyyam reisi, liman reisi
1. isim , isim , isim , isim , Başkan
2. Lider
1. Haydutların reisiyle anlaşıp üç adamını bir ay süreyle kiraladı.
1. Haydutların reisiyle anlaşıp üç adamını bir ay süreyle kiraladı.
3. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Küçük tekne kaptanı
1. Üzgün gözlerle düşman reisine baktı.
1. Üzgün gözlerle düşman reisine baktı.
Lisan : Arapça reʾīs
1. isim , isim , isim , isim , Cumhurbaşkanı
Lisan : Arapça reʾīs + cumhūr
Telaffuz : rei'sicumhu:ru
1. isim , isim , isim , isim , Başkanlık
1. Zavallı adam ihtiyarlıkta sürünmesin diye bir kulüp açarak reisliğini ona verdiler.
1. Zavallı adam ihtiyarlıkta sürünmesin diye bir kulüp açarak reisliğini ona verdiler.
2. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Küçük tekne kaptanlığı
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , XVII. yüzyıla kadar Osmanlılarda padişah divanı kâtiplerinin başı, reis efendi
2. Tanzimattan önce Osmanlı Devleti'nin Dışişleri Bakanı
Lisan : Arapça reʾīs + kuttāb
Telaffuz : rei:sülkütta:bı
reji asistanı, reji kolcusu, reji masası, reji odası
1. isim , isim , sinema , sinema , tiyatro , tiyatro , isim , isim , sinema , sinema , tiyatro , tiyatro , Sinema, tiyatro, radyo ve televizyon oyunlarında oyunu yönetme
1. Burada tiyatro derken dram yazarlığını değil rejiyi, artisti, ressamı göz önünde tutuyorum.
1. Burada tiyatro derken dram yazarlığını değil rejiyi, artisti, ressamı göz önünde tutuyorum.
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Tekel idaresi
1. Daha edeceğiniz nice iyilikleri bekleyen reji hademesi sizi evliya bilir.
1. Daha edeceğiniz nice iyilikleri bekleyen reji hademesi sizi evliya bilir.
Lisan : Fransızca régie
1. isim , isim , tiyatro , tiyatro , isim , isim , tiyatro , tiyatro , Rejisörün oyunu yönlendirdiği yer
1. isim , isim , isim , isim , Sinema, tiyatro, radyo ve televizyon oyunlarında oyunun yönetildiği yer