92406 kayıt bulundu.
1. görevliler, birini resmî bir daireye götürmek
2. birini, gönlü olmasa da bir kimseye teslim edip bir yere göndermek
1. isim , isim , isim , isim , Sert ve dayanıklı kâğıttan yapılan, bir tarafı haberleşme için ve diğer tarafının yarısı alıcının adresi, pul veya postalama işaretleri için ayrılmış bulunan, zarfsız postalanarak da kullanılan bir haberleşme malzemesi
1. isim , isim , isim , isim , Gönderilerin alıcılara daha kolay ulaştırılmasını sağlamak için posta yönetimince kentlerin bölgelerine göre verilen sayılar
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , birini korkutmak, gözdağı vermek
1. Daha dün Kel Mahmut'u yıkayıp yağlayan yavşak bugün kalkmış ona posta koyuyor.
1. Daha dün Kel Mahmut'u yıkayıp yağlayan yavşak bugün kalkmış ona posta koyuyor.
1. isim , isim , isim , isim , Postanelerde veya halkın kolayca ulaşabileceği yerlerde bulunan mektup, kart vb. haberleşme evrakının konulduğu özel kutu
1. Mektubu senden gizli posta kutusuna attım.
1. Mektubu senden gizli posta kutusuna attım.
1. isim , isim , isim , isim , Posta ile gönderilen şeylere yapıştırılan ve para karşılığında alınan pul
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle ticari mal veya posta ulaşımını sağlayan tren
1. Bu kara saplanmış posta trenindeki köşemi de bir lüks gibi görmek lazımdır.
1. Bu kara saplanmış posta trenindeki köşemi de bir lüks gibi görmek lazımdır.
1. bir yere gidip gelmek, sefer yapmak
1. Araba şehre günde üç posta yapar.
1. Araba şehre günde üç posta yapar.
1. isim , isim , isim , isim , Mektup, gazete, havale, paket vb.ni gönderilen yere ulaştıran posta idaresi görevlisi
1. Parlak yıllarında, postacı, her gün kadınlardan bir çanta dolusu mektup taşırdı ona.
1. Parlak yıllarında, postacı, her gün kadınlardan bir çanta dolusu mektup taşırdı ona.
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle askerlerin giydiği konçlu ve kaba potin
1. Taşıt araçlarına hiç binmez, yaz kış asker postalları ile kilometrelerce yolu yürürdü.
1. Taşıt araçlarına hiç binmez, yaz kış asker postalları ile kilometrelerce yolu yürürdü.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Düşkün kadın
Lisan : Farsça postgāl
1. -i , -i , -i , -i , Postaya vermek
2. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Herhangi bir sebeple birini yanından uzaklaştırmak
1. isim , isim , isim , isim , Posta ile gönderilen maddelerin kabul edildiği, postaya verilmiş maddelerin ayrım ve dağıtımının yapıldığı bina
Lisan : İtalyanca posta + Farsça ḫāne
Telaffuz : posta:ne
1. mektup, gazete, paket vb.ni gideceği yere ulaşması için posta kuruluşuna vermek, postalamak
1. Evet, dilekçeyi de şimdi verdim postaya.
1. Evet, dilekçeyi de şimdi verdim postaya.
1. ilgiyi kesmek
2. bir şeyi yapmaktan vazgeçmek
1. Ben postayı kestim, artık toplantılara gitmeyeceğim.
1. Ben postayı kestim, artık toplantılara gitmeyeceğim.
1. isim , isim , isim , isim , Koyun veya keçi postu
1. Bir siyah koyun pöstekisinin üzerine diz çöktü.
1. Bir siyah koyun pöstekisinin üzerine diz çöktü.
Lisan : Farsça pūstekī