Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
paydaşlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hissedarlık


paydos

İlgili Kelimeler:

paydos borusu, paydos vakti, öğle paydosu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İşi veya çalışmayı geçici olarak bırakma

Örnek:

1. Atatürk mektepten ayrılmak üzereyken paydos trampeti çaldığından hepimiz bahçeye boşandık.

1. Atatürk mektepten ayrılmak üzereyken paydos trampeti çaldığından hepimiz bahçeye boşandık.

2. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Herhangi bir işi bıraktırmak için söylenen bir söz

Örnek:

1. Paydos! Ne nakış dersi var ne Türkçe.

1. Paydos! Ne nakış dersi var ne Türkçe.


Lisan : Rumca

Telaffuz : pa'ydos

paydos borusu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Paydos zamanının geldiğini bildiren boru sesi


paydos borusu çalmak
Anlamı:

1. işi bırakma zamanının geldiğini boru sesi ile bildirmek


paydos demek
Anlamı:

1. yapılmakta olan bir işi bırakmak


paydos etmek
Anlamı:

1. işi durdurmak, çalışmayı bırakmak

Örnek:

1. Birisi işini dokuzda paydos ederdi.

1. Birisi işini dokuzda paydos ederdi.


paydos vakti
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İşi bırakma zamanı


paye
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Rütbe

Örnek:

1. Lalalık, kavaslık derecelerinden kalfalık payesine yükseldiği bir sırada İsmail'in oğlu yanımdan uzaklaştırıldı, gitti.

1. Lalalık, kavaslık derecelerinden kalfalık payesine yükseldiği bir sırada İsmail'in oğlu yanımdan uzaklaştırıldı, gitti.

2. Derece, aşama


Lisan : Farsça pāye

Telaffuz : pa:ye

paye vermek
Anlamı:

1. değer, önem vermek

Örnek:

1. Onlar bize bir esirden fazla paye vermemek fikrindedirler.

1. Onlar bize bir esirden fazla paye vermemek fikrindedirler.


payelendirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Payelendirmek işi


payelendirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Paye vermek, belli bir payeye ulaştırmak


payen
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , din bilgisi , din bilgisi , sıfat , sıfat , din bilgisi , din bilgisi , Pagan

Örnek:

1. Avrupa kıtasında yaşayan milletlerden payen kalmış olanlar arasında Hristiyanlık IX. asır ile XI. asır arasında teessüs etti.

1. Avrupa kıtasında yaşayan milletlerden payen kalmış olanlar arasında Hristiyanlık IX. asır ile XI. asır arasında teessüs etti.


Lisan : Fransızca païen

payet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Giysi vb. işlemek için kullanılan küçük, pırıltılı pul


Lisan : Fransızca paillette

payidar
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Kalıcı, sonsuza kadar yaşayacak olan

Örnek:

1. Böyle bir siyaset, sabit ve payidar bir membadan çıkar.

1. Böyle bir siyaset, sabit ve payidar bir membadan çıkar.


Lisan : Farsça pāydār

Telaffuz : pa:yidar

payidar kalmak (veya olmak)
Anlamı:

1. kalmak, yok olmamak, yaşamak

Örnek:

1. Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

1. Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.


payına düşmek
Anlamı:

1. bölüşmede hisse ayrılmak, belirli bir bölüm verilmek

Örnek:

1. Uşak'a kadar yirmi beş otuz esir de bizim payımıza düştü.

1. Uşak'a kadar yirmi beş otuz esir de bizim payımıza düştü.


payını almak
Anlamı:

1. kendine ayrılanı almak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , azarlanmak, paylanmak


payitaht
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Başşehir, başkent

Örnek:

1. Ertesi gün Konya ovalarından payitahta, uzaklardaki İstanbul'un yüksek mavi gölgesine doğru süratle geçiyorduk.

1. Ertesi gün Konya ovalarından payitahta, uzaklardaki İstanbul'un yüksek mavi gölgesine doğru süratle geçiyorduk.


Lisan : Farsça pāy + taḫt

Telaffuz : pa:yitaht

paylama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Paylamak işi, azar, azarlama, tekdir, tevbih, papara, saparta


paylamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Birine kusurundan ötürü sert sözler söylemek, azarlamak

Örnek:

1. Görümcesi onu paylıyor, o ise Kutlu'nun yüzüne bakıyordu, duymamacasına.

1. Görümcesi onu paylıyor, o ise Kutlu'nun yüzüne bakıyordu, duymamacasına.


paylanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Paylanmak işi


paylanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Paylama işi yapılmak


paylaşabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Paylaşabilmek işi


paylaşabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Paylaşma ihtimali bulunmak

Örnek:

1. Benim kimseyle paylaşabileceğim fazla bir şey yok.

1. Benim kimseyle paylaşabileceğim fazla bir şey yok.


paylaşılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Paylaşılmak işi