92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Olma işine konu olmak
1. Bu ilaçla iyi olunmaz.
1. Bu ilaçla iyi olunmaz.
1. çok sıkıntı, acı çekmek veya çok ağır hastalık geçirmek
1. Çünkü çiçek kokusu Proust'un tıknefes nöbetlerinde ölüp ölüp dirilmesine yol açarmış.
1. Çünkü çiçek kokusu Proust'un tıknefes nöbetlerinde ölüp ölüp dirilmesine yol açarmış.
2. çok korkmak
olur olmaz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Olabilir
1. Bu olur iş mi?
1. Bu olur iş mi?
2. isim , isim , isim , isim , Onay, tasdik, yapabilme izni
3. edat , edat , edat , edat , “Evet” anlamında kullanılan bir kabul sözü
1. Gazeteyi okur musun? -Olur.
1. Gazeteyi okur musun? -Olur.
1. isim , isim , isim , isim , Erzurum iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : o'lur
1. geniş zaman kipinden sonra gelerek belirsizlik, olasılık anlamı katan bir söz
1. Olur a! Ağası belki sılaya gitmiştir, yerine tabanı yarık biri gelmiştir, ona da mektubu emniyet edememiştir.
1. Olur a! Ağası belki sılaya gitmiştir, yerine tabanı yarık biri gelmiştir, ona da mektubu emniyet edememiştir.
1. belki, muhtemelen
1. Olur ki kıza bir söz atar, olur ki sarkıntılık ederler.
1. Olur ki kıza bir söz atar, olur ki sarkıntılık ederler.
1. isim , isim , isim , isim , Rastgele, sıradan, kimliği, niteliği belirsiz kişi
1. Öyle olur olmaza ağzını açıp da bir çift laf etmez.
1. Öyle olur olmaza ağzını açıp da bir çift laf etmez.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İyi veya kötü olduğuna bakılmadan seçilen
1. Ayla'nın sanat gereği en olağan ilişkilerini bile kıskançlıkla karşılıyor, olur olmaz nedenlerle kırıyordu kızı.
1. Ayla'nın sanat gereği en olağan ilişkilerini bile kıskançlıkla karşılıyor, olur olmaz nedenlerle kırıyordu kızı.
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Doğruluğu, yanlışlığı, yerinde olup olmadığı düşünülmeden söylenen (söz)
1. İstanbul üzerine yazan yabancıların da ağzından bazen olur olmaz sözler dökülüveriyor.
1. İstanbul üzerine yazan yabancıların da ağzından bazen olur olmaz sözler dökülüveriyor.
4. zarf , zarf , zarf , zarf , Olunca, olmasından hemen sonra
1. `olamaz veya gerçekleşmesi beklenmez` anlamında kullanılan bir söz
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ölesiye
1. Bu cins çocukların da ekmeğini taştan çıkarmak için ölürcesine çalıştıklarını görüyorum.
1. Bu cins çocukların da ekmeğini taştan çıkarmak için ölürcesine çalıştıklarını görüyorum.
Telaffuz : ölü'rcesine
1. isim , isim , isim , isim , Pazarlıkta olabilecek en düşük fiyat
2. Bir işin yapılabilmesini sağlayacak çıkar yol
1. işi belli bir amaca göre değil, kendi akışı içinde yürütmek
2. sonucu önemsemeyerek bir işin yapılabildiği, olabildiği kadarıyla yetinmek
Ön Takı : (bir şeyi)
birey oluş, ön oluş, dağ oluşu
1. isim , isim , isim , isim , Olma işi, vuku
1. Nadire Hanım bir bakıma kocasının büyük adam oluşuna seviniyor.
1. Nadire Hanım bir bakıma kocasının büyük adam oluşuna seviniyor.
2. Oluşma, teşekkül, tekevvün
1. İlim devamlı oluş hâlindedir, boyuna yeni sorular sorar tabiata.
1. İlim devamlı oluş hâlindedir, boyuna yeni sorular sorar tabiata.
3. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Bir durumdan öteki duruma geçiş
1. isim , isim , isim , isim , Ölme işi
1. Emekli olduğuna hayıflandığı kadar babasının ölüşüne de o kadar hayıflanıyor.
1. Emekli olduğuna hayıflandığı kadar babasının ölüşüne de o kadar hayıflanıyor.